19 Temmuz 2012 Perşembe

HUMUSUN VERİLECEĞİ YERLER


1834- Humus iki kısma bölünmelidir: Bir yarısı seyitlerin hissesi olup, şer'î hâkimin yetkisindedir. Humusun bu bölümü, tüm şartlara haiz müçtehide teslim edilmeli ve onun izniyle fakir, yetim veya yolculukta muhtaç durumda kalan seyitlere verilmelidir. Humusun diğer yarısı ise Masum İmam'ın (a.s) hissesidir, ki bu zamanda tüm şartlara haiz müçtehide verilmeli ya da onun izin verdiği bir yerde harcanmalıdır. Fakat insan, İmam'ın (a.s) hissesini, taklit etmediği bir müçtehide vermek isterse, ancak taklit ettiği müçtehitle hisseyi vermek istediği müçtehidin, İmam'ın (a.s) hissesini aynı yerde kullanacaklarını bildiği takdirde verebilir.
1835- Kendisine humus verilen yetim seyidin fakir olması şarttır. Ama yolculukta muhtaç durumda kalmış bir seyide, vatanında fakir olmasa bile humus verilebilir.
1836- Yolculukta muhtaç durumda kalan seyidin yapmış olduğu yolculuk, günah olarak nitelenirse, ona humus verilmez.
1837- Adil olmayan seyide humus verilebilir; ama on iki Ehlibeyt İmamlarını kabul etmeyen seyide humus verilmez.
1838- Günah işleyen bir seyide verilen humus, onun günah işlemesine yardımcı olacaksa, humus verilmez. Yine farz ihtiyat gereği, günah işlemesine yardımcı olmasa bile, açıktan (alenî olarak) günah işleyen seyide humus verilmemelidir.
1839- Birisinin sadece "Ben seyidim." demesi üzerine ona humus verilmez. Ancak, iki adil şahit onun seyit olduğunu tasdik eder yahut insana kesin bilgi veya güven hâsıl olacak derecede halk arasında seyit olarak tanınırsa, ona humus verilebilir.
1840- İnsan, kendi şehrinde seyit olarak tanınan birinin seyit olduğunu kesin olarak bilmese bile, ona humus verebilir.
1841- İnsan, farz ihtiyat gereği kendi humusunu, ihtiyaçlarını karşılaması için seyit olan kendi karısına vere-mez. Ancak karının kocasının üzerine farz olmayan başka ihtiyaçları olursa, o ihtiyaçlarına harcaması için, kocası kendi humusundan ona verebilir.
1842- Kendi karısı olmayan bir seyit kadının nafakasını vermekle yükümlü olan kimse, farz ihtiyat gereği onun yiyecek ve giyecek masraflarını humustan karşılayamaz. Ancak humus veren şahıs, seyit olan kadının başka harcamalarda bulunması için -humus verenin karşılamakla yükümlü olduğu şerler hariç- humusunun bir miktarını ona temlik ederse (=onun mülkiyetine geçirirse), sakıncası yoktur.
1843- Fakir bir seyidin nafakasını temin etmekle yükümlü olan kimse, eğer onun ihtiyaçlarını karşılamaktan âciz olursa, başkaları o fakir seyide humus verebilir.
1844- Farz ihtiyat gereği fakir bir seyide humus olarak yıllık ihtiyacından fazlası verilmemelidir.
1845- Bir kimse, yaşamakta olduğu şehirde müstahak (humus alması caiz olan) seyit bulmaz ve bulunacağına da ihtimal vermez veyahut müstahak biri bulununcaya kadar humusu bekletme imkânı olmazsa, humusu verebilmek için başka bir şehre götürmelidir; ihtiyat gereği de humusu götürmek için yaptığı masrafı ondan almamalıdır. Fakat humus için ayrılmış olan mal telef olur ve insan da onun korunmasında ihmalkâr davranırsa, bedelini vermelidir; ama ihmal etmemiş olursa, üzerine herhangi bir şey farz olmaz.
1846- Eğer kendi şehrinde humusa müstahak olan kimse bulunmaz, ama bulunacağına ihtimal verirse, müstahak bulununcaya kadar humusu bekletmek mümkün olsa bile, yine de başka bir şehre götürebilir. Hatta onu muhafaza etmede ihmal etmediği hâlde zâyi olursa, humus yerine herhangi bir şey vermesi gerekmez. Fakat başka şehre götürmek için yaptığı masrafları humustan düşemez.
1847- Bir kimse, kendi şehrinde müstahak bulunduğu hâlde humusu başka bir şehre götürüp, müstahak olan birine verebilir; ama taşıma masraflarını kendisi karşılamalıdır. Ancak humus için ayrılan mal zayi olursa, onu korumakta ihmal etmemiş olsa bile zâmindir (tazminatla yükümlüdür).
1848- Şer'î hâkimin izniyle başka bir şehre götürmekte olduğu humus yolda zayi olursa, tekrar humus vermesi gerekmez. Yine humusu alıp, bir şehirden başka bir şehre götürmek üzere şer'î hâkim tarafından vekil olan kimseye verme durumunda da hüküm aynen geçerlidir.
1849- Humusu, üzerine humus farz olan malın bizzat kendisinden değil de başka bir maldan verecek olursa, farz ihtiyat gereği şer'î hâkimden izin almalı ve o malın gerçek kıymetini hesap etmelidir. Eğer o malın kıymetini gerçek değerinin daha fazlasıyla hesap etmişse, humus almaya müstahak olan kimse o kıymete razı olsa bile, fazla olarak hesap ettiği miktarı ona vermesi gerekir.
1850- Bir kimse, humus almaya ehil olan borçlusunun borcunu elindeki humustan ödemek isterse, farz ihtiyat gereği humus olarak ayırdığı malı ona vermeli, borçlu da eline geçirdiği bu malı alacaklısına ödemelidir. Ama bu iş, şer'î hâkimin izniyle gerçekleşmiş olursa, bu ihtiyata uyumak gerekli değildir.
1851- Humus almaya ehil olan kimse, humusu alıp, sonra da onu mal sahibine bağışlayamaz. Ama çok miktarda humus borcu olan bir kimse, fakir düşer ve herhangi bir şey kazanma ümidi olmaz, öte taraftan da humus sahiplerine borçlu kalmak istemezse, humus almaya müstahak olan kimse razı olduğu takdirde humusu ondan alıp, tekrar ona bağışlayabilir.
1852- Şer'î hâkim veya onun vekili yahut seyit olan kimsenin kendisiyle anlaşıp, humusu borca çevirerek bir sonraki sene ödemek isteyen kimsenin bunu sonraki yılın elde ettiği kazancından düşme hakkı yoktur. Örneğin, anlaşarak bin liralık humusunu borca çevirir ve sonraki yılın masraflarını çıktıktan sonra iki bin lira humusu verilmesi gereken bir miktar para artarsa, önce iki bin liranın humusunu vermeli, daha sonra malın geri kalan kısmından da humus olarak borçlandığı bin liranın humusunu ödemelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder