1834- Humus iki kısma bölünmelidir: Bir yarısı
seyitlerin hissesi olup, şer'î hâkimin yetkisindedir. Humusun bu bölümü, tüm
şartlara haiz müçtehide teslim edilmeli ve onun izniyle fakir, yetim veya
yolculukta muhtaç durumda kalan seyitlere verilmelidir. Humusun diğer yarısı
ise Masum İmam'ın (a.s) hissesidir, ki bu zamanda tüm şartlara haiz müçtehide
verilmeli ya da onun izin verdiği bir yerde harcanmalıdır. Fakat insan, İmam'ın
(a.s) hissesini, taklit etmediği bir müçtehide vermek isterse, ancak taklit
ettiği müçtehitle hisseyi vermek istediği müçtehidin, İmam'ın (a.s) hissesini
aynı yerde kullanacaklarını bildiği takdirde verebilir.
1835- Kendisine humus verilen yetim seyidin
fakir olması şarttır. Ama yolculukta muhtaç durumda kalmış bir seyide,
vatanında fakir olmasa bile humus verilebilir.
1836- Yolculukta muhtaç durumda kalan seyidin
yapmış olduğu yolculuk, günah olarak nitelenirse, ona humus verilmez.
1837- Adil olmayan seyide humus verilebilir; ama
on iki Ehlibeyt İmamlarını kabul etmeyen seyide humus verilmez.
1838- Günah işleyen bir seyide verilen humus,
onun günah işlemesine yardımcı olacaksa, humus verilmez. Yine farz ihtiyat
gereği, günah işlemesine yardımcı olmasa bile, açıktan (alenî olarak) günah
işleyen seyide humus verilmemelidir.
1839- Birisinin sadece "Ben seyidim."
demesi üzerine ona humus verilmez. Ancak, iki adil şahit onun seyit olduğunu
tasdik eder yahut insana kesin bilgi veya güven hâsıl olacak derecede halk
arasında seyit olarak tanınırsa, ona humus verilebilir.
1840- İnsan, kendi şehrinde seyit olarak tanınan
birinin seyit olduğunu kesin olarak bilmese bile, ona humus verebilir.
1841- İnsan, farz ihtiyat gereği kendi humusunu,
ihtiyaçlarını karşılaması için seyit olan kendi karısına vere-mez. Ancak
karının kocasının üzerine farz olmayan başka ihtiyaçları olursa, o
ihtiyaçlarına harcaması için, kocası kendi humusundan ona verebilir.
1842- Kendi karısı olmayan bir seyit kadının
nafakasını vermekle yükümlü olan kimse, farz ihtiyat gereği onun yiyecek ve
giyecek masraflarını humustan karşılayamaz. Ancak humus veren şahıs, seyit olan
kadının başka harcamalarda bulunması için -humus verenin karşılamakla yükümlü
olduğu şerler hariç- humusunun bir miktarını ona temlik ederse (=onun mülkiyetine geçirirse), sakıncası yoktur.
1843- Fakir bir seyidin nafakasını temin etmekle
yükümlü olan kimse, eğer onun ihtiyaçlarını karşılamaktan âciz olursa,
başkaları o fakir seyide humus verebilir.
1844- Farz ihtiyat gereği fakir bir seyide humus
olarak yıllık ihtiyacından fazlası verilmemelidir.
1845- Bir kimse, yaşamakta olduğu şehirde
müstahak (humus alması caiz olan) seyit bulmaz ve bulunacağına da ihtimal
vermez veyahut müstahak biri bulununcaya kadar humusu bekletme imkânı olmazsa,
humusu verebilmek için başka bir şehre götürmelidir; ihtiyat gereği de humusu
götürmek için yaptığı masrafı ondan almamalıdır. Fakat humus için ayrılmış olan
mal telef olur ve insan da onun korunmasında ihmalkâr davranırsa, bedelini
vermelidir; ama ihmal etmemiş olursa, üzerine herhangi bir şey farz olmaz.
1846- Eğer kendi şehrinde humusa müstahak olan
kimse bulunmaz, ama bulunacağına ihtimal verirse, müstahak bulununcaya kadar
humusu bekletmek mümkün olsa bile, yine de başka bir şehre götürebilir. Hatta
onu muhafaza etmede ihmal etmediği hâlde zâyi olursa, humus yerine herhangi bir
şey vermesi gerekmez. Fakat başka şehre götürmek için yaptığı masrafları
humustan düşemez.
1847- Bir kimse, kendi şehrinde müstahak
bulunduğu hâlde humusu başka bir şehre götürüp, müstahak olan birine verebilir;
ama taşıma masraflarını kendisi karşılamalıdır. Ancak humus için ayrılan mal
zayi olursa, onu korumakta ihmal etmemiş olsa bile zâmindir (tazminatla
yükümlüdür).
1848- Şer'î hâkimin izniyle başka bir şehre
götürmekte olduğu humus yolda zayi olursa, tekrar humus vermesi gerekmez. Yine
humusu alıp, bir şehirden başka bir şehre götürmek üzere şer'î hâkim tarafından
vekil olan kimseye verme durumunda da hüküm aynen geçerlidir.
1849- Humusu, üzerine humus farz olan malın bizzat
kendisinden değil de başka bir maldan verecek olursa, farz ihtiyat gereği şer'î
hâkimden izin almalı ve o malın gerçek kıymetini hesap etmelidir. Eğer o malın
kıymetini gerçek değerinin daha fazlasıyla hesap etmişse, humus almaya müstahak
olan kimse o kıymete razı olsa bile, fazla olarak hesap ettiği miktarı ona
vermesi gerekir.
1850- Bir kimse, humus almaya ehil olan
borçlusunun borcunu elindeki humustan ödemek isterse, farz ihtiyat gereği humus
olarak ayırdığı malı ona vermeli, borçlu da eline geçirdiği bu malı
alacaklısına ödemelidir. Ama bu iş, şer'î hâkimin izniyle gerçekleşmiş olursa,
bu ihtiyata uyumak gerekli değildir.
1851- Humus almaya ehil olan kimse, humusu alıp,
sonra da onu mal sahibine bağışlayamaz. Ama çok miktarda humus borcu olan bir
kimse, fakir düşer ve herhangi bir şey kazanma ümidi olmaz, öte taraftan da
humus sahiplerine borçlu kalmak istemezse, humus almaya müstahak olan kimse
razı olduğu takdirde humusu ondan alıp, tekrar ona bağışlayabilir.
1852- Şer'î hâkim veya onun vekili yahut seyit
olan kimsenin kendisiyle anlaşıp, humusu borca çevirerek bir sonraki sene
ödemek isteyen kimsenin bunu sonraki yılın elde ettiği kazancından düşme hakkı
yoktur. Örneğin, anlaşarak bin liralık humusunu borca çevirir ve sonraki yılın
masraflarını çıktıktan sonra iki bin lira humusu verilmesi gereken bir miktar
para artarsa, önce iki bin liranın humusunu vermeli, daha sonra malın geri
kalan kısmından da humus olarak borçlandığı bin liranın humusunu ödemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder