1855- Bir kimseye zekât farz olması için, zekât
verecek kimsenin bulûğ çağına ermesi, akılı, hür ve malında tasarruf edebilir
olması ve malın daha sonra açıklayacağımız nisap[71][71] miktarına
ulaşması gerekir.
1856- [Altın, gümüş, deve, koyun ve sığıra zekât
gerekmesi için bunların üzerinden tam bir yıl geçmiş olmalıdır. Dolayısıyla]
bir kimse on iki ay sığır, koyun, deve, altın ve gümüşe sahip olduktan sonra
onların zekâtını vermelidir. Fakat on ikinci ayın başından itibaren malı telef
olacak bir şekilde kullanamaz; eğer öyle bir kullanımda bulunursa zâmindir; o
maldan zekât ödemesi gerekir. Ama on i-kinci ayda, elinde olmayan sebepler
yüzünden zekâtın şartlarından bazıları yok olursa, onun üzerine zekât farz
olmaz.
1857- Sığır, koyun, deve, altın ve gümüşe sahip
olan kimse, çocuk olur ve yılın ortasında bulûğ çağına erirse, bu mallardan
zekât vermesi gerekmez.
1858- Buğdayla arpanın zekâtı, onlara buğday ve
arpa denildiği vakit ancak farz olur. Kuru üzümün zekâtı, ihtiyat gereği koruk olduğu zaman, hurmanın zekâtı ise ona
"temr" denecek kadar kuruduğu zaman farz olur. Fakat
buğdayla arpanın zekâtının verilme zamanı, onların harmanlanıp sa-mandan
ayrıldığı vakittir, hurma ve kuru üzümünki ise kurumalarından sonradır.
1859- Önceki hükümde açıkladığımız üzere buğday,
arpa, kuru üzüm ve hurmanın zekâtı farz olduğu zaman, eğer zekât verecek kimse
baliğ olursa, zekât vermek ona farzdır [aksi takdirde farz değildir].
1860- Sığır, koyun, deve, altın ve gümüş sahibi
deli olur ve bu deliliği bir yıl boyunca devam ederse, zekât vermek ona farz
olmaz. Ama bir kimse, yılın bir kısmında deli olur fakat sonraları aynı yılın
içinde iyileşirse, eğer deliliği halkın; "Yıl boyunca akıllıydı."
diyeceği kadar az olursa, ihtiyat gereği zekât vermek ona farzdır.
1861- Sığır, koyun, deve, altın ve gümüş sahibi
bir kimse, yılın bir kısmında sarhoş olur veya bayılırsa, zekât ondan düşmez.
Buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekâtının farz olma zamanındaki sarhoşluk
veya baygınlık hâli de, zekât verme mükellefiyetine engel değildir.
1862- Kendi malı olduğu hâlde, faydalanılması
mümkün olmayacak bir şekilde gasp edilen malın zekâtı yoktur. Yine gasp olunan
ziraatın zekâtı, gasp eden kimsenin elinde bulunduğu zaman farz olursa, tekrar
sahibinin eline geçince zekâta tâbi olmaz.
1863- Bir kimse, altın, gümüş veya zekâtını
vermek farz olan herhangi bir malı borç olarak alırsa, üzerinden bir yıl zaman
geçmesine rağmen bu mal elinde mevcut bulunursa, zekâtını vermesi gerekir; borç
veren kimsenin üzerine bir şey farz olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder