1897- Gümüşün iki nisabı vardır:
1) 105 normal miskaldir. Eğer gümüşün miktarı 105 normal
miskale [492.1875 gr. yani yaklaşık 500 gr. ağırlığına] ulaşır ve diğer
şartlara da sahip olursa, onun 2 miskal 15 nohuttan [12.3046.87 gr. yani
yaklaşık on iki buçuk gr.] ibaret olan kırkta biri zekât olarak verilmelidir,
aksi takdirde zekâtı farz olmaz.
2) Yirmi bir miskaldir [98.4375 gr.]; yani 105 miskal yirmi
bir miskal artış yaparak 126 miskale [590.625 grama] ulaşırsa, 126 miskalin
tümü için kırkta bir olarak [14.7656.25 gr. yani yaklaşık on beş gr.] zekât
vermek gerekir. Fakat yirmi bir miskalden az bir miktar artmış olursa, yalnızca
105 miskalin zekâtı verilir; fazlası için zekât gerekmez. Yine her ne kadar
fazlalaşırsa, hüküm böyledir, yani eğer 126 miskal gümüş yirmi bir miskal
artarak fazlalaşırsa, tümünün zekâtını vermelidir, ama 21 mis-kalden az bir
miktar artacak olursa, bu fazlalık için zekât gerekmez. Buna göre insan, elinde
bulunan altın ve gümüşün kırkta birini zekât olarak verirse, üzerine farz olan
zekâtı vermiş olduğu gibi bazen farz olan miktardan daha fazlasını da vermiş
olur. Meselâ, 110 miskal gümüşü olan kimse, onun kırkta birini verirse, farz
olan 105 miskalin zekâtını verdiği gibi, farz olmadığı hâlde 5 miskal için de
zekât vermiş olur.
1898- Bir kimsenin nisap miktarına ulaşan altın
ve gü-müşü olursa, zekâtını vermiş olsa bile ilk nisabından aşağı düşmedikçe
her yıl onun zekâtını vermesi gerekir.
1899- Altın ile gümüşün zekâtı, ancak basılmış
geçerli para cinsinden olmak suretiyle yani sikkeli oldukları surette farz
olur. Hatta onların sikkesi silinmiş olsa bile zekâtı farzdır.
1900- Kadınların süs olarak kullandıkları
sikkeli altın ve gümüş, geçerli para cinsinden olup, [alış veriş için
kullanılsa bile] zekâtı yoktur.
1901- Altın ile gümüşü olan kimsenin, bunlardan
her birisi kendi ilk nisap miktarından noksan olursa, örneğin 104 miskal gümüş
ile 14 miskal altını bulunursa, bunun için üzerine zekât farz olmaz.
1902- Önceki hükümlerde açıkladığımız gibi altın
ile gümüş, nisap miktarına ulaşıp da sahibinin elinde on bir ay kaldığı surette
ancak zekâta tâbi olur. Bu on bir ay içinde ilk nisap miktarından aşağı düşen
altın ve gümüşe zekât farz olmaz.
1903- Bu on bir ay içinde elinde bulunan altın
veya gü-müşü, diğer bir altın veya gümüşle yahut başka bir şeyle değiştirir
veya onları eritirse, üzerine zekât farz olmaz. Ama eğer bu işi zekâttan kaçmak
için yaparsa, müstehap ihtiyat gereği zekât vermelidir.
1904- On ikinci ayın içinde sikkeli altın ile
gümüşü eritirse, onların zekâtını vermesi gerekir. Hatta eritilme sonucu
onların değeri veya ağırlığı azalırsa, eritilmeden önce farz olan zekât
miktarını vermesi gerekir.
1905- Elinde bulunan altın ile gümüşün iyi ve
kötü cinsi olursa, onların her birinin zekâtını kendi cinsinden verebilir, ama
tümü için altın ve gümüşün iyi cinsinden zekât vermesi daha iyidir.
1906- Altın ile gümüş, normalin üzerinde yabancı
bir madenle karışır ve onun saf altın veya gümüş kısmı, önce açıklanan nisap
miktarına ulaşırsa, zekâtları verilir. Fakat yabancı madenden arındığında,
bunların kıymetçe nisaba ulaşıp ulaşmadığından şüphe ederse, zekâtı farz olmaz.
1907- Elinde bulunan altın ile gümüş, normal
miktarda yabancı madenlerle karışmış olursa, onun zekâtını normalin üzerinde
yabancı madenle karışan altın ve gümüşten veremez. Ancak yabancı madenle
karışmış bu altın ile gümüşten, üzerine farz olan zekât miktarına denk olduğunu
kesin olarak bileceği şekilde verirse, sakıncası yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder