19 Temmuz 2012 Perşembe

GÜMÜŞÜN NİSABI


1897- Gümüşün iki nisabı vardır:
1) 105 normal miskaldir. Eğer gümüşün miktarı 105 normal miskale [492.1875 gr. yani yaklaşık 500 gr. ağırlığına] ulaşır ve diğer şartlara da sahip olursa, onun 2 miskal 15 nohuttan [12.3046.87 gr. yani yaklaşık on iki buçuk gr.] ibaret olan kırkta biri zekât olarak verilmelidir, aksi takdirde zekâtı farz olmaz.
2) Yirmi bir miskaldir [98.4375 gr.]; yani 105 miskal yirmi bir miskal artış yaparak 126 miskale [590.625 grama] ulaşırsa, 126 miskalin tümü için kırkta bir olarak [14.7656.25 gr. yani yaklaşık on beş gr.] zekât vermek gerekir. Fakat yirmi bir miskalden az bir miktar artmış olursa, yalnızca 105 miskalin zekâtı verilir; fazlası için zekât gerekmez. Yine her ne kadar fazlalaşırsa, hüküm böyledir, yani eğer 126 miskal gümüş yirmi bir miskal artarak fazlalaşırsa, tümünün zekâtını vermelidir, ama 21 mis-kalden az bir miktar artacak olursa, bu fazlalık için zekât gerekmez. Buna göre insan, elinde bulunan altın ve gümüşün kırkta birini zekât olarak verirse, üzerine farz olan zekâtı vermiş olduğu gibi bazen farz olan miktardan daha fazlasını da vermiş olur. Meselâ, 110 miskal gümüşü olan kimse, onun kırkta birini verirse, farz olan 105 miskalin zekâtını verdiği gibi, farz olmadığı hâlde 5 miskal için de zekât vermiş olur.
1898- Bir kimsenin nisap miktarına ulaşan altın ve gü-müşü olursa, zekâtını vermiş olsa bile ilk nisabından aşağı düşmedikçe her yıl onun zekâtını vermesi gerekir.
1899- Altın ile gümüşün zekâtı, ancak basılmış geçerli para cinsinden olmak suretiyle yani sikkeli oldukları surette farz olur. Hatta onların sikkesi silinmiş olsa bile zekâtı farzdır.
1900- Kadınların süs olarak kullandıkları sikkeli altın ve gümüş, geçerli para cinsinden olup, [alış veriş için kullanılsa bile] zekâtı yoktur.
1901- Altın ile gümüşü olan kimsenin, bunlardan her birisi kendi ilk nisap miktarından noksan olursa, örneğin 104 miskal gümüş ile 14 miskal altını bulunursa, bunun için üzerine zekât farz olmaz.
1902- Önceki hükümlerde açıkladığımız gibi altın ile gümüş, nisap miktarına ulaşıp da sahibinin elinde on bir ay kaldığı surette ancak zekâta tâbi olur. Bu on bir ay içinde ilk nisap miktarından aşağı düşen altın ve gümüşe zekât farz olmaz.
1903- Bu on bir ay içinde elinde bulunan altın veya gü-müşü, diğer bir altın veya gümüşle yahut başka bir şeyle değiştirir veya onları eritirse, üzerine zekât farz olmaz. Ama eğer bu işi zekâttan kaçmak için yaparsa, müstehap ihtiyat gereği zekât vermelidir.
1904- On ikinci ayın içinde sikkeli altın ile gümüşü eritirse, onların zekâtını vermesi gerekir. Hatta eritilme sonucu onların değeri veya ağırlığı azalırsa, eritilmeden önce farz olan zekât miktarını vermesi gerekir.
1905- Elinde bulunan altın ile gümüşün iyi ve kötü cinsi olursa, onların her birinin zekâtını kendi cinsinden verebilir, ama tümü için altın ve gümüşün iyi cinsinden zekât vermesi daha iyidir.
1906- Altın ile gümüş, normalin üzerinde yabancı bir madenle karışır ve onun saf altın veya gümüş kısmı, önce açıklanan nisap miktarına ulaşırsa, zekâtları verilir. Fakat yabancı madenden arındığında, bunların kıymetçe nisaba ulaşıp ulaşmadığından şüphe ederse, zekâtı farz olmaz.
1907- Elinde bulunan altın ile gümüş, normal miktarda yabancı madenlerle karışmış olursa, onun zekâtını normalin üzerinde yabancı madenle karışan altın ve gümüşten veremez. Ancak yabancı madenle karışmış bu altın ile gümüşten, üzerine farz olan zekât miktarına denk olduğunu kesin olarak bileceği şekilde verirse, sakıncası yoktur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder