1660- Ramazan orucunun keffareti üzerine farz
olan kimse, bir köle azat etmeli veya bir sonraki hükümde açıklayacağımız
şekilde iki ay oruç tutmalı veya altmış fakiri ya doyuracak kadar yedirmeli
yahut her birine bir müd (yaklaşık 750 gr.) buğday, arpa ya da benzeri yiyecek
maddelerini aynen vermelidir. Bunların hiçbirine gücü yetmeyen kimse, gücü
yettiği miktar kadarıyla fakirleri doyurmalıdır. Eğer hiçbir şekilde yiyecek
maddesi vermeye gücü yetmezse, en azından meselâ bir kere
"Estağfirullah" diyerek, Allah-u Tealâ'dan mağfiret dilemelidir.
Ancak farz ihtiyat gereği, istiğfar ettikten sonra keffareti ödemeye güç
kazanırsa, keffareti yerine getirmesi gerekir.
1661- Ramazan orucunun keffaretini iki ay oruç
tutarak ödemek isteyen kimse, onun otuz bir gününü peş peşe tutmalıdır; ama
geride kalan diğer günlerin peş peşe olmamasında herhangi bir sakınca yoktur.
1662- Ramazan orucunun keffaretini iki ay oruç
tutmakla yerine getirmek isteyen kimsenin peş peşe tutacağı otuz bir günün
içinde, Kurban Bayramı gibi oruç tutulması haram olan bir günün bulunmaması
gerekir [aksi takdirde keffaret orucuna başlayamaz].
1663- Eğer peş peşe tutacağı otuz bir gün
dolmadan özürsüz olarak bir gün oruç tutmaz veya belirli bir adak gününün orucu
gibi tutulması farz olan bir gün araya girecek şekilde oruca başlamış olursa,
keffaret orucuna yeniden başlaması gerekir.
1664- Hayız, nifas, mecburi yolculuk gibi
özürler sebebiyle peş peşe tuttuğu oruçları yarıda bırakan kişinin, keffa-ret
orucuna yeniden başlaması gerekmez. Böyle bir kimse özrü bertaraf olunca,
orucuna kaldığı günden devam eder.
1665- Oruçlu kimse orucunu haram bir şeyle batıl
edecek olursa, ister o şey şarap ve zina gibi aslen haram olsun, ister hayız
hâlindeyken kendi hanımıyla cinsel ilişki kurmak gibi başka bir sebepten dolayı
haram olsun, [farz] ihtiyat gereği üzerine cem keffareti gerekir. Yani bir köle
azat etmeli, iki ay oruç tutmalı ve altmış fâkiri ya doyurmalı veya onlardan
her birine bir müd (=yaklaşık 750 gr.)
buğday, arpa, ekmek veya benzeri bir şey vermelidir. Bunların üçünü birden
yapmaktan âciz olan kimse, hangisine gücü yeterse onu yerine getirmelidir.
1666- Allah'a veya Peygamber'e (s.a.a) yalan
isnatta bulunan oruçlu kimsenin üzerine, farz ihtiyat gereği önceki hükümde
açıkladığımız cem keffareti farz olur.
1667- Ramazan ayının aynı gününde cinsel ilişki
olayı bir kaç kere tekrarlanırsa, ilişki kuran kimsenin üzerine tek bir
keffaret [yani keffaret türlerinden sadece biri] farz olur. Fakat [zina gibi]
aslen haram olan bir yol ile cinsel ilişkide bulunursa, üzerine cem keffareti
[yani keffaret çeşitlerinin üçü de] farz olur.
1668- Eğer aynı gün içinde cinsel ilişki dışında
oruç bozma olayı bir kaç kere tekrarlanırsa, bunlardan dolayı tek bir keffaret
ödemek yeterlidir.
1669- Önce haram yoldan cinsel ilişkide bulunup,
sonra da kendi helâliyle ilişki kuran oruçlu kimse için yalnız bir cem
keffareti, [yani keffaret çeşitlerinin üçünü de] ödemek yeterlidir.
1670- Su içmek gibi aslında helâl olan ve orucu
bozan bir şeyle orucunu bozduktan sonra yenilmesi haram olan bir yiyecek gibi
aslında haram olan ve orucu batıl eden başka bir iş yapan kimse için, tek bir
keffaret ödemek yeterlidir.
1671- Oruçlu kimse geğirmek vasıtasıyla ağzına
gelen bir şeyi kasten yutarsa, orucu batıl olur ve üzerine hem kaza, hem de
keffaret gerekir. Ancak geğirdiğinde, eğer kan veya yenilebilir olmaktan çıkmış
yiyecek maddesi gibi yenmesi haram olan
bir şey ağzına gelir ve kasten onu yutarsa, üzerine kaza gerektiği gibi ihtiyat
gereği cem keffareti de farz olur.
1672- Belli bir günde oruç tutmayı nezreden
kimse, eğer o günün orucunu kasten bozarsa, bir köle azat etmeli veya peş peşe
iki ay oruç tutmalı ya da altmış fakiri doyurmalıdır.
1673- Başkasının akşam olduğunu haber vermesi
üzerine iftar eden kimse, sonradan akşam olmadığını anlarsa, [haber veren adil
olmadığı takdirde] üzerine hem kaza, hem de keffaret gerekir. Fakat haber veren
adil kimse olursa, sadece kaza gerekir.
1674- Orucunu bilerek bozan bir kimse, öğleden
sonra veya keffaretten kurtulmak amacıyla öğleden önce yolculuğa çıkarsa,
üzerine farz olan keffaret düşmez. Hatta böyle bir kimse için öğleden önce tesadüfen
bir yolculuk söz konusu olsa bile, ihtiyat gereği keffaret ödemesi farzdır.
1675- Orucunu bilerek bozduktan sonra hayız,
nifas veya hastalık gibi bir özürle karşılaşan kimseye keffaret farz olmaz.
1676- Ramazan ayının ilk günü olduğunu kesin
olarak bildiği hâlde orucunu bilerek bozan kimse, eğer daha sonra o günün şaban
ayının son günü olduğunu anlarsa, üzerine keffaret gerekmez.
1677- Ramazanın son günü mü yoksa şevval ayının
ilk günü mü diye şüphelendiği bir günde orucunu bilerek bozan kimse, daha sonra
şevval ayının ilk günü olduğunu anlarsa, üzerine keffaret farz olmaz.
1678- Oruçlu kimse, ramazan ayında oruçlu olan
hanımıyla cinsel ilişkide bulununca, bakılır: Eğer hanımını bu işe mecbur
etmişse, hem kendinin hem de hanımının keffaretini vermelidir. Fakat kadının
kendisi de bu işe razı olmuş olursa, her birine birer keffaret farz olur.
1679- Eğer bir kadın oruçlu olan kocasını cinsel
ilişkiye veya orucunu bozan başka bir işi yapmaya zorlarsa, üzerine kocasının
keffareti farz olmaz.
1680- Oruçlu kimse, ramazan ayında oruçlu
hanımıyla cinsel ilişkide bulununca, bakılır: Eğer erkek karısını çaresiz
bırakacak bir şekilde bu işe zorlar, fakat daha sonra kadın ilişki esnasında bu
işe razı olursa, erkek iki keffaret, kadın ise bir keffaret ödemelidir. Ama
eğer kadın mecbur bırakılmasına rağmen bu işi kendi irade ve ihtiyarı ile
yap-mış olursa, erkeğin hem kendi kefaretini, hem de karısının keffaretini
ödemesi gerekir.
1681- Oruçlu olan bir kadın ramazan ayında
uyuduğu hâlde, oruçlu olan kocası onunla cinsel ilişki kurarsa, kocasının
üzerine tek bir keffaret farz olur; ama kadının orucu sahihtir ve bundan dolayı
da keffaret gerekmez.
1682- Eğer erkek, hanımını cinsel ilişki dışında
orucu bozan başka bir işe zorlarsa, kadının keffaretini ödemesi gerekmediği gibi
kadının üzerine de keffaret farz olmaz.
1683- Yolculuk veya hastalık gibi bir sebepten
ötürü oruç tutmayan kimse, oruçlu olan hanımını cinsel ilişkiye zorlayamaz;
fakat zorladığı takdirde ihtiyat gereği kadının keffaretini ödemesi gerekir.
1684- İnsan, keffaretini yerine getirme
hususunda ihmalkâr davranmamalıdır; ama hemen yerine getirmesi de gerekmez.
1685- Farz olan keffaret borcu birkaç yıl
ödenmezse, üzerine bir şey eklenmez.
1686- Keffaret borcunu altmış fakire yiyecek
maddesi vererek ödemesi gereken kimse, altmış fakirlere ulaşma imkânı olduğu
takdirde onların her birine yaklaşık 750 gr. miktarında olan bir müdden fazla
yiyecek maddesi vermemeli veya bir fakiri bir defadan fazla doyurmamalıdır.
Fakat yiyecek maddelerini, nafakaları üzerine farz olan ailesinin fertlerine
aynen vereceğinden veya onlara yedireceğinden emin olduğu bir fakire, ailesinin
her biri için yaşları küçük olsa dahi birer müd vermesinin sakıncası yoktur.
1687- Ramazan orucunun kazasını tutmakta olan
bir kimse, öğleden sonra orucunu kasten bozarsa, on fakire birer müd (yaklaşık
750 gr.) buğday ve benzeri yiyecek maddesi vermeli; bunu vermekten âciz olursa
da, farz ihtiyat gereği üç gün peş peşe oruç tutmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder