Hayız, genellikle her ay birkaç gün kadınların rahminden
gelen kana denir. Hayız kanı gördüğünde kadına "hayızlı kadın" denir.
434- Hayız kanı genellikle, katı ve sıcak, rengi
ise kırmızı veya siyaha çalan kırmızı, ayrıca basınçlı ve biraz yakıcı olur.
435- Kureyş soyundan olan kadınlar (=seyyit olan kadınlar), altmış yaşını, Kureyş
soyundan olmayan kadınlar ise, elli yaşını tamamladıklarında yaise olurlar yani
artık, hayız kanı görmezler.
436- Dokuz yaşını doldurmadan önce kız çocuğunun
ve yeis yaşına ulaşmış olan kadının gördükleri kan, hayız kanı değildir.
437- Hamile ve çocuğuna süt veren kadın, hayız
kanı görebilir.
438- Dokuz yaşını tamamlayıp tamamlamadığını
bilmeyen kız çocuğu, hayız kanın özelliklerini taşımayan bir kan görürse, hayız
ve âdet kanı sayılmaz. Hayız kanın özelliklerini taşır ve kız da hayız kanı
olduğuna kanaat getirirse, hayız kanı sayılır ve bu husustan dokuz yaşını
tamamladığı da ortaya çıkmış olur.
439- Yeis yaşına ulaşıp ulaşmadığı hakkında
şüpheye düşen kadın, hayız olup olmadığını çıkaramadığı bir kan görürse, yeis
yaşına ulaşmadığına karar vermelidir.
440- Hayızın süresi üç günden [72 saatten] az ve
on günden [240 saatten] fazla olmaz. Üç günden biraz eksik olarak görülen kan,
hayız kanı sayılmaz.
441- Hayız kanı, ilk üç günde kesintisiz olarak
görülmelidir. Öyleyse, iki gün kan görür, arada bir gün temiz olur ve sonraki
gün yine kan görürse, bu hayız sayılmaz.
442- Üç gün boyunca kanın dışarı çıkması
gerekmez; kanın fercinde olması yeterlidir. Üç gün içinde çok kısa bir süre
temizlenir şöyle ki "üç gün boyunca fercinde kan vardı" denecek kadar
az bir süre olursa, yine hayız sayılır.
443- Birinci ve dördüncü gecede kan görmesi
gerekmez; ama ikinci ve üçüncü gecede kan kesilmemelidir. Öyleyse birinci günün
sabah ezanından üçüncü günün gün batışına kadar kesilmeden kan gelirse veya
birinci günün ortalarında başlar ve dördüncü gün aynı vakitte kesilir, ikinci
ve üçüncü gecelerde de kesintisiz olarak kan gelirse, hayızdır.
444- Üç gün aralıksız kan görür ve daha sonra
kesilirse, eğer tekrar kan görür ve kan gördüğü günlerle arada pak olduğu
günlerin sayısı hepsi bir arada on günü aşmazsa, arada pak olduğu günler de
âdet sayılır.
445- Üç günden fazla ve on günden az bir sürede
görülen kanın çıban kanı mı yoksa hayız kanı mı olduğu bilin-mezse; çıbanın sağ
tarafta mı sol tarafta mı olduğu bilinmediği takdirde, imkan dahilinde ferce
bir miktar pamuk sokulup çıkarılır; kan pamuğun sol tarafında olursa hayız
kanıdır, sağ tarafta olursa çıban kanıdır. Eğer kontrol imkanı olmazsa,
önceleri gelen kan âdet kanı ise, bunun da âdet kanı olduğuna karar verilir.
Önce gelen kan, yara kanı imiş ise, şimdiki kanın da yara kanı olduğuna karar
verilir. Eğer önceki görülen kanın hayız veya çıban kanı olduğu da
bilinmiyorsa, âdetli kadına haram olan her şeyi terk etmeli, âdetli olmayan
kadının yaptığı ibadetlerin hepsini de yapmalıdır.
446- Üç günden fazla ve on günden az bir süre
görülen kanın âdet veya yara kanı olduğu bilinmezse, bir önceki duruma göre
hareket edilmelidir. Önceden âdet görülüyor idiyse, bu da âdet sayılmalı ve
eğer temizlik durumu söz konusu imişse, bu da pak günlerden sayılmalıdır. Ancak
önceki durum da bilinmez ise, âdet gören kadına haram olan her şey terk
edilmeli ve âdet hâlinde olmayan kadınların yaptığı bütün ibadetler
yapılmalıdır.
447- Kanın hayız kanı mı, yoksa nifas (=lohusalık) kanı mı olduğundan şüpheye
düşülürse, eğer hayızın şartlarını taşıyorsa, hayız olduğuna karar
verilmelidir.
448- Bir kanın hayız kanı mı, yoksa bekâret kanı
mı olduğu bilinmezse, kadın kendisini kontrol etmelidir. Şöyle ki, fercine bir
miktar pamuk sokup bekler. Biraz sonra çıkarır. Pamuğun etrafı kanlanırsa,
bekâret kanıdır; pamuğun hepsi kanlanırsa, hayız kanıdır.
449- Üç günden az bir süre kan görür ve
temizlenir, sonra üç gün kan görürse, görülen ikinci kan hayızdır. İlk gördüğü
kan, âdet günlerinde olsa bile, hayız değildir.
HAYIZ HÂLİNE AİT HÜKÜMLER
450- Âdet gören kadına aşağıda açıklanan bir
takım şeyler haramdır:
1) Namaz gibi abdest, gusül veya teyemmümle yapılması
gereken ibadetler. Öyleyse cenaze namazı gibi abdest, gusül ve teyemmümle
yapılması gerekmeyen ibadetleri yapmasında, sakınca yoktur.
2) Cünüp olan kimse için haram olan şeylerin hepsi. Bunlar,
cenabet bölümünde açıklanmıştır.
3) Ferçten cinsel ilişkide bulunmak. Bu hem erkek için ve
hem de kadın için haramdır. Sünnet yerine kadar dâhil olması, meni gelmese de
haramdır. Farz ihtiyat gereği, sünnet yerinden azı bile dâhil edilmemelidir.
451- Kadının âdet görmesinin kesinlik
kazanmadığı ama şer'î açıdan kendisini âdetli sayması gereken günlerde de
cinsel ilişkide bulunmak, haramdır. O hâlde on günden fazla kan gören ve hükmü
sonra açıklanacağı üzere kendi akrabalarının âdet günlerini kendine âdet
edinmesi gereken kadınla kocası, cinsel ilişki kuramaz.
452- Kadının âdet günlerinin sayısı üç kısma
bölünürse ve erkek bu sürenin ilk bölümünde eşiyle cinsel ilişki kurarsa, farz
ihtiyat gereği, on sekiz nohut[13] [3,5154
gr.] altın fakire keffaret olarak vermesi gerekir. Bu sürenin ikinci bölümünde
cinsel ilişki kurarsa, dokuz nohut [1,7577 gr.] altın, üçüncü bölümünde ise
dört buçuk nohut [0,87885 gr.] altın vermesi gerekir. Örneğin âdeti altı gün
olan bir kadının kocası, birinci ve ikinci günün gündüzü ve gecesinde eşiyle
cinsel ilişkiye girerse, on sekiz nohut [3,5154 gr.] altın fakire vermeli;
üçüncü ve dördüncü günün gündüzü ve gecesinde gerçekleşirse, dokuz nohut
[1,7577 gr.] altın, beşinci ve altıncı günün gündüz ve gecesinde, dört buçuk
nohut [0,87885 gr.] altın vermelidir.
453- Keffaret için sikke [üzerine damga vurulan]
altın verilmesi gerekli değildir.
454- Keffaret için altının kendisini değil de
fiyatını vermek isterse, sikke altının fiyatı üzerinden vermelidir.
455- Altının cinsel ilişki zamanındaki
değeriyle, fakire verileceği zamandaki değeri fark ederse, fakire verileceği
zamandaki fiyatı üzerinden verilmelidir.
456- Kendi eşiyle, âdet gördüğü dönemin hem ilk,
hem ikinci ve hem de üçüncü bölümünde cinsel ilişki kuran insan, her üç
keffareti yani otuz bir buçuk nohut [6,15195 gr.] altın vermelidir.
457- Kendi eşiyle, âdetli olduğu hâlde cinsel
ilişkide bulunup keffaretini veren insan, ikinci kez cinsel ilişki kurarsa,
yine keffaret vermesi gerekir.
458- Âdet gören eşiyle keffaret vermeden birkaç
kez cinsel ilişkide bulunan birisi, farz ihtiyat gereği, her defası için
ayriyeten bir keffaret vermelidir.
459- Erkek, cinsel ilişki hâlinde eşinin âdet
görmeye başladığını fark ederse, hemen ondan ayrılmalıdır. Aksi takdirde farz
ihtiyat gereği, keffaret vermelidir.
460- Erkek, âdetli bir kadınla zina ederse veya
âdet gören namahrem bir kadınla kendi eşi olduğunu zannederek cinsel ilişki
kurarsa, farz ihtiyat gereği keffaret vermelidir.
461- Keffaret vermeye güç yetiremeyen kimsenin,
fakire bir miktar sadaka vermesi iyidir; bunu da yapamıyorsa farz ihtiyat
gereği, istiğfar etmeli (=Allah'tan onu
bağışlamasını dilemeli) ve güç yetirdiği zaman keffareti de vermelidir.
462- Âdet gören kadını boşamak, talâk bölümünde
de açıklanacağı üzere, batıldır.
463- Kadının "Âdet görüyorum" veya
"Âdetten temizlendim" sözleri geçerli olup kabul edilmelidir.
464- Kadın, namazdayken hayız görmeye başlarsa,
namazı batıl olur.
465- Kadın, namazda hayız görmeye başlayıp
başlamadığı konusunda şüpheye düşerse, namazı sahihtir. Ama, namazdan sonra
namazdayken hayız görmeye başladığını anlarsa, kıldığı namaz batıldır.
466- Hayız kanı tamamen kesildikten sonra
kadının, abdest, teyemmüm ve gusülle yapılması gereken namaz ve diğer ibadetler
için gusletmesi farzdır. Hayız guslü cenabet guslü gibidir. Ancak namaz için
gusülden önce veya sonra abdest de almalıdır. Abdesti gusülden önce alması,
daha iyidir.
467- Kadının görmüş olduğu hayız kanı tamamen
kesildikten sonra, gusletmemiş olsa bile, talâk verilirse sahihtir; kocası
onunla cinsel ilişki kurabilir. Ama, müstehap ihtiyat gereği, gusletmeden önce
bu ilişkiden sakınılmalıdır. Ama camide durmak, Kur'ân yazısına dokunmak gibi
âdet görürken haram olan şeyler, gusletmedikçe helâl olmaz.
468- Abdest ve gusül için yeterli su olmaz ve
mevcut su ancak abdest veya gusülden birine yetecek miktarda olursa, farz
ihtiyat gereği gusletmeli ve abdest yerine teyemmüm etmelidir. Su sadece
abdeste yetecek kadar olur ve gusle yetmezse, abdest alıp gusül yerine teyemmüm
etmelidir. Eğer hiç birisi için su olmazsa, biri gusül, diğeri de abdest yerine
olmak üzere iki teyemmüm etmelidir.
469- Âdet gören bir kadının bu hâle ait günlerde
terk ettiği günlük farz namazların kazası yoktur; fakat terk ettiği farz
oruçları sonradan kaza etmelidir.
470- Namazı geciktirdiği takdirde hayız
göreceğini bilen bir kadın, vakit girer girmez, hemen namazını kılmalıdır.
471- Kadın namazı geciktirir ve vaktin
girişinden bir namazın farzlarını yapmak için gerekli bir süre geçer ve kadın
hayız görmeye başlarsa, o namazın kazası üzerine farz olur. Hızlı okuma, yavaş
okuma ve diğer şeylerde kendi hâlini göz önünde bulundurmalıdır. Örneğin,
seferî olmayan bir kadın, öğle vakti girdiğinde namazı kılmaz ve öğlenin
evvelinden söylenen şartlara göre dört rekâtlı bir namaz kılmak için gerekli
bir süre geçtikten sonra hayız görürse, onun kazası farz olur. Seferî olan
kimse içinse iki rekât namaz kılmak için gerekli bir sürenin geçmesi
yeterlidir. Yine namaz için kendinde bulunmayan gerekli diğer hazırlıkları da
dikkate almalıdır. Sonuç şudur ki, mezkur hazırlıkları yapıp bir namaz kılmak
için gerekli müddet geçer de hayız görürse, kaza etmesi farz olur; aksi
takdirde farz olmaz.
472- Kadın, namazın son vakitlerinde tamamen
âdetten temizlenir ve gusül, abdest ve namaz için gerekli diğer hazırlıkları
-elbise değiştirmek veya yıkamak gibi- yaptığında bir rekât veya bir rekâttan
fazla namaz kılmaya yetecek kadar vakit kalırsa, namazı kılmalıdır; aksi
takdirde kaza etmelidir.
473- Âdet gören kadının gusül ve abdest almak
için yeterli vakti olmaz; ancak teyemmümle namazı vaktinde kılabiliyor olursa,
o namaz farz olmaz. Ama vaktin darlığından değil de kadının durumu teyemmüm
almayı gerektiriyor ise, -meselâ, su ona zararlı olursa- teyemmüm edip namazı
kılması gerekir.
474- Âdet gören kadın, temizlendikten sonra
namaz için yeterli vakit olup olmadığı hakkında şüpheye düşerse, [şüphesi ona
engel olmamalı ve] namazı kılmalıdır.
475- Namaz için gerekli hazırlıkları yapıp, bir
rekât namaz kılacak kadar vakit olmadığını sanıp namaz kılmaz ve daha sonra
yeterli vakit olduğunu anlarsa, kaza etmesi gerekir.
476- Hayızlı kadının âdet gördüğü hâlde namaz
vakitlerinde, kanı temizlemesi, pamuk ve bezi değiştirmesi ve abdest alması,
eğer abdest alamıyorsa teyemmüm etmesi ve önceden namaz kıldığı yerde kıbleye
doğru oturup zikir, dua ve salavatla meşgul olması müstehaptır.
477- Âdet gören kadının, üzerinde Kur'ân
taşıması ve onu okuması, herhangi bir yerini Kur'ân'ın kenarına ve yazı
aralarına değdirmesi ve yine kına ve benzeri şeyler yakması, mekruhtur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder