2219- Câilin akıllı ve bâliğ olması, anlaşmayı
bilinçli ve isteyerek yapması ve şer'an kendi malında tasarruf hakkına sahip
bulunması gerekir. Dolayısıyla malını faydasız yerlere harcayan ve sefihlik
nedeniyle şer'i hakim tarafından kendi mallarında tasarruf hakkını kullanması
yasaklanan kimsenin cüâlesi sahih değildir.
2220- Câilin kendisi için yapılmasını istediği
iş, haram olmamalıdır. Yine akıllı insanlarca boş sayılan faydasız iş
türlerinden olmamalıdır. Buna göre insan, "Kim şarap içerse veya geceleyin
karanlık bir yere giderse, ona on bin lira vereceğim." derse, bu cüâle
sahih olmaz.
2221- İş mukabilinde verilmesi vaat edilen mal
muayyen olur örneğin; "Kim kaybolmuş bineğimi bana geri getirirse, ona şu
buğdayı vereceğim." derse, mükâfat olarak belirtilen buğdayın cinsini ve
değerini yani, nerenin malı olduğunu ve kıymetinin ne kadar olduğunu bildirmesi
gerek-mez. Ama eğer malı muayyen etmez de, "Atımı bulan kimseye on kilo
buğday vereceğim." derse, onun bütün özelliklerini belirtmesi gerekir.
2222- Eğer câil, iş için belirli bir karşılık
tayin etmez ve "Çocuğumu bulana bir miktar para vereceğim." diyerek
miktarını belirtmezse, o işi yapana yapılan işin halkın nazarındaki değeri
kadar karşılık vermelidir.
2223- Eğer âmil böyle bir karardan önce veya
ücret almamak kastıyla işi karardan sonra yaparsa, karşılık alma hakkına sahip
olmaz.
2224- Âmil işe başlamadan önce hem câil, hem de
âmil cüâleyi feshedebilirler.
2225- Âmil işe başladıktan sonra câil cüâleyi
bozabilir; fakat yapılan iş miktarının ücretini âmile ödemesi gerekir.
2226- Âmil, isterse işe başladıktan sonra işi
yarı bırakır ve tamamlamaz. Ancak işi tamamlamadığı takdirde câi-lin zararı söz
konusu olursa, tamamlaması gerekir. Meselâ câil, "Gözümü ameliyat eden
kimseye şu kadar para vereceğim." der ve bir doktor da bunu kabul ederek
ameliyata başlarsa, eğer yarıda bırakmak göz için zararlı olacaksa, ameliyatı
yarıda bırakamaz. İşi tamamlamadığı takdirde de câilin vaat ettiği ücreti veya
mükâfatı talep edemez.
2227- Kaybolan bir atın bulunması gibi
tamamlanmadan önce câile bir yarar sağlamayan bir işi amil yarıda bırakırsa,
câilden bir şey alamaz. Bunun gibi câil, akdi okurken işin tamamlanmasını şart
koşar ve ücreti onun karşılığında karar verir örneğin, "Elbisemi diken
kimseye on bin lira vereceğim." derse, hüküm aynen geçerlidir. Ancak
câi-lin maksadı, işten yapılan her miktarın karşılığını vermekse, yapılan iş
miktarının karşılığını âmile vermesi gerekir. Yine de sulh yoluyla birbirlerini
razı etmeleri ihtiyata daha uygundur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder