"Müslüman kardeşine borç veren kimsenin malı artar ve
melekler ona rahmet dilerler. Kendisine borçlu olan kimseye müsamahalı davranan
kimse, sırat köprüsünü hesap vermeden hızla geçer. Kendisinden borç isteyen
Müslüman kardeşine borç vermeyen kimseye cennet haram olur."
2273- Borçta [sözlü olarak özel bir] akdin
okunmasına gerek yoktur. Eğer bir şeyi borç niyetiyle başka birine verir, o da
aynı niyetle alırsa, [borç olayı gerçekleşir ve] sahihtir. Fakat borç verilen
miktarın iyice belli olması gerekir.
2274- Belli bir vakitte ödenmesi şart koşulan
bir borç, vaktinden önce [ödenecek olursa,] alacaklı bunu kabul etme
zorunluluğunda değildir. Fakat vakit tayini yalnızca borçluya kolaylık içinse,
alacaklının o vakitten önce ödenen bu borcu kabul etmesi gerekir.
2275- Borç akdinde, borcun ödenmesi için belirli
bir zaman tayin edilirse, alacaklı, belirtilen vakit gelmeden önce alacağını
talep edemez. Fakat belirli bir zaman tayin edilmezse, alacaklı istediği zaman
alacağını talep edebilir.
2276- Borç veren kimse, borcunu ister ve borçlu
da verebilecek durumda olursa, hemen vermesi gerekir. Eğer ertelerse günahkâr
olur.
2277- Oturduğu ev, ev eşyası ve ihtiyaç duyduğu
diğer gerekli şeylerden başka bir şeye sahip olmayan borçludan, alacaklısı
alacağını talep edemez; borcunu verebileceği za-mana kadar sabreder.
2278- Borçlu olup borcunu ödeyebilecek güçte
olmayan kimse, kazanç (=meslek) sahibiyse,
borcunu ödemek için çalışması gerekir. Kazanç sahibi olmayan kimse de kazanç
sağlayabilir durumda olursa, farz ihtiyat gereği çalışıp, borcunu ödemelidir.
2279- Alacaklısına ulaşamayan kimse, onun
bulunmasından umudu kesilmişse, şer'î hâkimin izniyle borçlu olduğu miktarı
[onun adına] fakirlere verir; fakirlerin seyit olmaması da şart değildir.
2280- Ölenin bıraktığı tereke, onun ancak farz
olan kefenlemek, defnetmek masraflarıyla borçlarına yetecek kadar olursa,
sadece bu yerlere sarf edilir; vârislerine bir şey verilmez.
2281- Borç olarak alınan altın veya gümüş
paranın değeri düşer veya birkaç kat artarsa, alınan miktar kadar geri
verilmesi yeterlidir. Fakat [her iki durumda da] borçlu ve alacaklı borç
miktarından başkasına razı olurlarsa, sakıncası yoktur.
2282- Borç olarak alınan mal telef olmaz,
borçlunun yanında aynen mevcut bulunur ve sahibi de onu isterse, müstehap
ihtiyat gereği borçlu o malın kendisini vermelidir.
2283- Bir kimse, verdiği miktardan daha
fazlasını almak şartıyla birisine borç verirse, örneğin bir kilo buğday
mukabilinde bir kilo yüz gram buğday almayı veya on yumurta karşılığında on bir
yumurta almayı şart koşarsa, bu iş faize girer ve haramdır. Hatta borç alanın,
borç veren kimse için bir iş yapması veya borç olarak verilen şeye başka
cinsten olan bir şeyin de ilave edilmesinin örneğin, borç olarak alınan bin
lira ile birlikte bir kibritin de verilmesinin şart koşulması faiz ve haramdır.
Bunun gibi borç olarak verilen şeyin özel bir şekilde örneğin, işlenmemiş altın
mukabilinde işlenmiş altın iade edilmesi şart koşulursa, yine faiz olur ve
haramdır. Ama herhangi bir şart söz konusu olmaksızın borçlunun kendisi borç
olarak aldığı miktardan fazlasını verirse, sakıncası olmadığı gibi böyle
yapması müstehaptır da.
2284- Faiz vermek, aynen almak gibi haramdır.
Faizli borç alan kimse, borç almakla haram işlese de aldığı borç sahihtir ve
onda tasarruf hakkı vardır.
2285- Buğday ve benzeri bir şeyi faizli borç
olarak alıp ekerse, elde edilen mahsul borç alanın malıdır.
2286- Satın aldığı bir elbisenin bedelini
sonradan faiz olarak aldığı paradan veya faizle karışmış helâl bir paradan
veren kimse, eğer elbiseyi satın alırken bizzat bu haram paradan ödemeyi
kastetmiş olursa, o elbiseyi giymek ve o elbiseyle namaz kılmak caiz değildir.
Bunun gibi faizle veya haramla karışmış helâl parası olan kimse, elbiseyi
alırken satıcıya, "Bu elbiseyi bu para ile alıyorum." derse, o
elbiseyi giymesi haramdır. Eğer giyilmesinin haram olduğunu bilirse, onunla
kılacağı namaz da batıldır.
2287- İnsanın başka bir şehirde daha az almak
üzere ticaretle uğraşan birisine [havale senedi karşılığı, alacağından fazla]
bir miktar para vermesinin sakıncası yoktur. Bu tür anlaşmaya "Poliçe
Sarfı" denir.[75][75]
2288- İnsan, birkaç gün
sonra başka bir şehirde daha fazla almak üzere bir kimseye bir miktar para
örneğin, on gün sonra başka bir şehirde 1000 lira almak üzere 990 lira verirse,
faize girer ve haramdır. Fakat fazla alan kimsenin buna karşılık bir mal
vermesi veya [fazla veren kimse için] bir iş yapması suretinde fazlalığı
almanın sakıncası olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder