21 Temmuz 2012 Cumartesi

ÖLÜYE DOKUNMA GUSLÜ

521- Ölü insanın soğumuş ve yıkanılmamış bedenine dokunan yani kendi bedeninin bir kısmını ona dokunduran kimsenin üzerine, bu dokunma ister uykuda olsun ister uyanıkken, ister ihtiyarî olsun, ister gayriihtiyarî, gusl-ü mess-i meyyit (=ölüye dokunduğundan dolayı gusül) farz olur. Hatta tırnak veya kemiği ölünün tırnak veya kemiğine dokunursa gusletmelidir. Ancak ölü hayvana dokunmadan dolayı insanın üzerine gusül farz olmaz.
522- Tümü soğumamış bir ölünün bedeninin soğumuş kısmına bile dokunulsa, gusül farz olmaz.
523- Saçını ölünün bedenine veya saçına veyahut bedenini ölünün saçına dokunduran kimsenin üzerine gusül farz olmaz.
524- Çocuğun cenazesine ve hatta dört aylık düşük çocuğa dokunulduğunda ölüye dokunma guslü farz olur. Dört ayı dolmadan düşen çocuklara dokunulduğunda da gusletmek daha iyidir. Buna göre dört aylık ölü bir çocuk dünyaya getiren annenin ölüye dokunma guslü alması gerekir. Dört ay dolmadan düşük yapan annenin de gusletmesi daha iyidir.
525- Annesinin ölümünden sonra dünyaya gelen bir çocuğun, bulûğ çağına erdikten sonra ölüye dokunma guslü alması farzdır.
526- Üç kez yıkanması biten ölüye dokunmakla, gusül farz olmaz. Ama üçüncü yıkama bitmeden önce ölünün herhangi bir yerine dokunan kimsenin, üçüncü yıkama dokunulan yerin yıkanmasıyla tamamlansa bile, ölüye dokunma guslü alması gerekir.
527- Deli veya bulûğ çağına ermemiş çocuk, ölüye dokunursa, deli akıllandıktan ve çocuk bulûğ çağına erdikten sonra gusletmesi gerekir.
528- Bir kimse, canlı bir insanın bedeninden kopmuş kemikli bir parçaya, guslü verilmeden önce dokunursa, ölüye dokunma guslü alması gerekir. Ama kopan parçada kemik olmazsa, ona dokunulduğunda gusül farz olmaz. Yıkanmamış ölüden kopan parça, kopmadan önce dokunulduğunda guslü gerektiriyor ise koptuğunda da guslü gerektirir.
529- Ölüden kopan yıkanmamış diş ve kemiğe dokunmak, guslü gerektirir. Ama canlıdan ayrılıp üzerinde et bulunmayan diş ve kemiğe dokunmak, guslü gerektirmez.
530- Ölüye dokunma guslü, cenabet guslü gibi alınmalıdır. Ancak ölüye dokunma guslü alan kimse, namaz kılmak isterse ayriyeten abdest de almalıdır.
531- Birkaç ölüye dokunan veya bir ölüye birkaç kez dokunan kimsenin, bir gusül alması yeterlidir.
532- Ölüye dokunduktan sonra gusletmeyen bir kimsenin camide durmasının, cinsel ilişkide bulunmasının ve içinde farz secde bulunan sureleri okumasının sakıncası yoktur; ancak namaz ve benzeri şeyler için gusledip abdest alması gerekir.



MUHTAZARLA İLGİLİ HÜKÜMLER

533- Muhtazar, yani ölmek üzere olan bir Müslüman, erkek olsun veya kadın, büyük olsun veya küçük, ayaklarının altı kıbleye doğru olacak şekilde arkası üstüne yatırılmalıdır. Tam olarak bu şekilde yatırmak imkanı olmazsa, farz ihtiyat gereği mümkün olduğu miktarda bu destura amel etmelidirler. Hiçbir şekilde onu yatırmak mümkün olmazsa, ihtiyat kastıyla onu, yüzü kıbleye doğru oturtmalıdırlar; eğer bu da olmazsa, yine ihtiyat niyetiyle onu kıbleye doğru, sağ yanı veya sol yanı üzerine yatırmalıdırlar.
534- Farz ihtiyat gereği, ölen kimse, öldüğü yerden hareket ettirilmedikçe yüzü kıbleye doğru olmalıdır. Hareket ettirildikten sonra bu ihtiyat, farz değildir.
535- Ölmek üzere olan kimsenin yüzünü kıbleye çevirmek, her Müslümana farzdır ve onun velisinden izin almak gerekmez.
536- Şahadeteyni [Tevhit ve Resulullah'a şahadet kelimelerini], on iki Ehlibeyt İmamlarını (onlara selâm olsun) ve diğer hak inançları ikrar etmeyi, ölmek üzere olan kimseye anlayacağı şekilde telkin etmek, müstehaptır ve yine bu söylenen şeyleri ölünceye dek tekrarlamak müs-tehaptır.
537- Şu duayı anlayacağı şekilde ölmek üzere olan kimseye telkin etmek, müstehaptır:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِىَ الْكَثِيرَ مِنْ مَعِاصِيكَ وَاقْبَلْ مِنِّى الْيَسِيرَ مِنْ طَاعَتِكَ يَا مَنْ يَقْبَلُ الْيَسِيرَ وَ يَعْفُو عَن ِالْكَثِيرِ اِقْبَلْ مِنِّىالْيَسِيرَ وَاعْفُ عَنِّىالْكَثِيرَ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَفُوُّ الْغَفُورُ اَللَّهُمَّ ارْحَمْنِى فَاِنَّكَ رَحِيمٌ
Okunuşu: "Ellahummeğfir liye'l-kesîre min me‘âsîke vekbel minni'l-yesîre min ţa‘etike ya men yekbel'ul-yesîre ve ye‘'fû ‘eni'l-kesîr, ikbel minni'l-yesîre ve‘'fu ‘enni'l-kesîr. İnneke ‘entel ‘efuvv'ul-ğefûr. Ellahummerhemnî, feinneke rehîm."[14][14]
538- Zor can veren bir kimseyi, rahatsız olmadığı takdirde, namaz kıldığı yere götürmek müstehaptır.
539- Ölmek üzere olan kimsenin rahat olması için başı ucunda Yâsîn, Sâffât ve Ahzâb Surelerini, Ayet'el-Kürsî'yi, A'râf Suresi'nin 54. ayetini, Bakara Suresi'nin son üç ayetini ve Kur'ân'dan mümkün olduğu miktarda okumak müstehaptır.
540- Ölmek üzere olan kimseyi yalnız bırakmak, karnı üstüne ağır bir şey koymak, yanında cünüp ve hayız hâllerinde olanların bulunması ve ayrıca fazla konuşmak, ağlamak ve kadınları yalnız onun yanında bırakmak, mekruhtur.

ÖLÜM SONRASI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

541- Öldükten sonra açık kalmaması için ölünün ağzını kapatmak, gözlerini yummak ve çenesini [bir bez ile iyice çekip tepesine] bağlamak, ellerini ve ayaklarını uzatmak, üzerine bir örtü çekmek, gece ölmüşse öldüğü yerde ışık yakmak, cenazenin teşyii için müminlere haber vermek ve gömülmesinde acele etmek müstehaptır. Ama öldüğü kesin olarak bilinmezse, kesinleşinceye dek beklenilmelidir. Yine ölü, hamile ve karnındaki çocuk da canlı olursa, sol tarafı yarılıp çocuk çıkarılıncaya ve yarılan yere dikiş atılıncaya kadar gömme işleri ertelenmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder