521- Ölü insanın soğumuş ve yıkanılmamış
bedenine dokunan yani kendi bedeninin bir kısmını ona dokunduran kimsenin
üzerine, bu dokunma ister uykuda olsun
ister uyanıkken, ister ihtiyarî olsun, ister gayriihtiyarî, gusl-ü mess-i meyyit
(=ölüye dokunduğundan dolayı gusül) farz
olur. Hatta tırnak veya kemiği ölünün tırnak veya kemiğine dokunursa
gusletmelidir. Ancak ölü hayvana dokunmadan dolayı insanın üzerine gusül farz
olmaz.
522- Tümü soğumamış bir ölünün bedeninin soğumuş
kısmına bile dokunulsa, gusül farz olmaz.
523- Saçını ölünün bedenine veya saçına veyahut
bedenini ölünün saçına dokunduran kimsenin üzerine gusül farz olmaz.
524- Çocuğun cenazesine ve hatta dört aylık
düşük çocuğa dokunulduğunda ölüye dokunma guslü farz olur. Dört ayı dolmadan
düşen çocuklara dokunulduğunda da gusletmek daha iyidir. Buna göre dört aylık
ölü bir çocuk dünyaya getiren annenin ölüye dokunma guslü alması gerekir. Dört
ay dolmadan düşük yapan annenin de gusletmesi daha iyidir.
525- Annesinin ölümünden sonra dünyaya gelen bir
çocuğun, bulûğ çağına erdikten sonra ölüye dokunma guslü alması farzdır.
526- Üç kez yıkanması biten ölüye dokunmakla,
gusül farz olmaz. Ama üçüncü yıkama bitmeden önce ölünün herhangi bir yerine
dokunan kimsenin, üçüncü yıkama dokunulan yerin yıkanmasıyla tamamlansa bile,
ölüye dokunma guslü alması gerekir.
527- Deli veya bulûğ çağına ermemiş çocuk, ölüye
dokunursa, deli akıllandıktan ve çocuk bulûğ çağına erdikten sonra gusletmesi
gerekir.
528- Bir kimse, canlı bir insanın bedeninden
kopmuş kemikli bir parçaya, guslü verilmeden önce dokunursa, ölüye dokunma
guslü alması gerekir. Ama kopan parçada kemik olmazsa, ona dokunulduğunda gusül
farz olmaz. Yıkanmamış ölüden kopan parça, kopmadan önce dokunulduğunda guslü
gerektiriyor ise koptuğunda da guslü gerektirir.
529- Ölüden kopan yıkanmamış diş ve kemiğe
dokunmak, guslü gerektirir. Ama canlıdan ayrılıp üzerinde et bulunmayan diş ve
kemiğe dokunmak, guslü gerektirmez.
530- Ölüye dokunma guslü, cenabet guslü gibi
alınmalıdır. Ancak ölüye dokunma guslü alan kimse, namaz kılmak isterse
ayriyeten abdest de almalıdır.
531- Birkaç ölüye dokunan veya bir ölüye birkaç
kez dokunan kimsenin, bir gusül alması yeterlidir.
532- Ölüye dokunduktan sonra gusletmeyen bir
kimsenin camide durmasının, cinsel ilişkide bulunmasının ve içinde farz secde
bulunan sureleri okumasının sakıncası yoktur; ancak namaz ve benzeri şeyler
için gusledip abdest alması gerekir.
MUHTAZARLA İLGİLİ HÜKÜMLER
533- Muhtazar, yani ölmek üzere olan bir
Müslüman, erkek olsun veya kadın, büyük olsun veya küçük, ayaklarının altı
kıbleye doğru olacak şekilde arkası üstüne yatırılmalıdır. Tam olarak bu
şekilde yatırmak imkanı olmazsa, farz ihtiyat gereği mümkün olduğu miktarda bu
destura amel etmelidirler. Hiçbir şekilde onu yatırmak mümkün olmazsa, ihtiyat
kastıyla onu, yüzü kıbleye doğru oturtmalıdırlar; eğer bu da olmazsa, yine
ihtiyat niyetiyle onu kıbleye doğru, sağ yanı veya sol yanı üzerine
yatırmalıdırlar.
534- Farz ihtiyat gereği, ölen kimse, öldüğü
yerden hareket ettirilmedikçe yüzü kıbleye doğru olmalıdır. Hareket
ettirildikten sonra bu ihtiyat, farz değildir.
535- Ölmek üzere olan kimsenin yüzünü kıbleye
çevirmek, her Müslümana farzdır ve onun velisinden izin almak gerekmez.
536- Şahadeteyni [Tevhit ve Resulullah'a şahadet
kelimelerini], on iki Ehlibeyt İmamlarını (onlara selâm olsun) ve diğer hak
inançları ikrar etmeyi, ölmek üzere olan kimseye anlayacağı şekilde telkin
etmek, müstehaptır ve yine bu söylenen şeyleri ölünceye dek tekrarlamak
müs-tehaptır.
537- Şu duayı anlayacağı şekilde ölmek üzere
olan kimseye telkin etmek, müstehaptır:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِىَ الْكَثِيرَ مِنْ مَعِاصِيكَ وَاقْبَلْ مِنِّى الْيَسِيرَ مِنْ طَاعَتِكَ يَا مَنْ يَقْبَلُ الْيَسِيرَ وَ يَعْفُو عَن ِالْكَثِيرِ اِقْبَلْ مِنِّى الْيَسِيرَ وَاعْفُ عَنِّى الْكَثِيرَ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَفُوُّ الْغَفُورُ اَللَّهُمَّ ارْحَمْنِى فَاِنَّكَ رَحِيمٌ
Okunuşu: "Ellahummeğfir liye'l-kesîre
min me‘âsîke vekbel minni'l-yesîre min ţa‘etike ya men yekbel'ul-yesîre ve
ye‘'fû ‘eni'l-kesîr, ikbel minni'l-yesîre ve‘'fu ‘enni'l-kesîr.
İnneke ‘entel ‘efuvv'ul-ğefûr. Ellahummerhemnî, feinneke rehîm."[14][14]
538- Zor
can veren bir kimseyi, rahatsız olmadığı takdirde, namaz kıldığı yere götürmek
müstehaptır.
539- Ölmek üzere olan kimsenin rahat olması için
başı ucunda Yâsîn, Sâffât ve Ahzâb Surelerini, Ayet'el-Kürsî'yi, A'râf
Suresi'nin 54. ayetini, Bakara Suresi'nin son üç ayetini ve Kur'ân'dan mümkün
olduğu miktarda okumak müstehaptır.
540- Ölmek üzere olan kimseyi yalnız bırakmak,
karnı üstüne ağır bir şey koymak, yanında cünüp ve hayız hâllerinde olanların
bulunması ve ayrıca fazla konuşmak, ağlamak
ve kadınları yalnız onun yanında bırakmak, mekruhtur.
ÖLÜM SONRASI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
541- Öldükten sonra açık kalmaması için ölünün
ağzını kapatmak, gözlerini yummak ve çenesini [bir bez ile iyice çekip
tepesine] bağlamak, ellerini ve ayaklarını uzatmak, üzerine bir örtü çekmek,
gece ölmüşse öldüğü yerde ışık yakmak, cenazenin teşyii için müminlere haber
vermek ve gömülmesinde acele etmek müstehaptır. Ama öldüğü kesin olarak
bilinmezse, kesinleşinceye dek beklenilmelidir. Yine ölü, hamile ve karnındaki
çocuk da canlı olursa, sol tarafı yarılıp çocuk çıkarılıncaya ve yarılan yere
dikiş atılıncaya kadar gömme işleri ertelenmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder