2229- Müzâraada aranan şartlar şunlardan
ibarettir:
1) Akdin okunması, yani arazi sahibinin ziraatçıya,
"Tarlamı sana bıraktım." ve ziraatçının da, "Kabul ettim."
demesi veya hiçbir şey söylemeden arazi sahibinin ziraat için tarlayı
bırakması, ziraatçının da teslim alması gerekir.
2) Arazi sahibi ile ziraat yapacak kimsenin akıllı ve baliğ
olmaları, bilinçli ve isteyerek müzâraa yapmaları, hacir altında bulunmamaları
yani, şer'î hâkim tarafından kendi mallarında tasarruf hakkını kullanması
yasaklanmış kimselerden olmamaları gerekir. Hatta bulûğ çağına erdiği zaman
sefih olan kimse, şer'î hâkim tarafından hacir altına alınmasa bile müzâraa
yapamaz. Bu hüküm bütün muamelelerde geçerlidir.
3) Ekinden elde edilen ürün, taraflardan birine tahsis
edilmemelidir.
4) Her birinin hissesi ürünün yarısı, üçte biri, dörtte biri
ve benzeri şekilde belirtilmelidir. Eğer tarlanın bir parçasının ürünü birine,
diğer parçanın ürünü ise diğerine ait olacak şekilde anlaşırlarsa, müzâraa
sahih değildir. Yine tarla sahibi ekinciye, "Bu tarlayı ek ve benim için
ne kadar istersen onu ver." derse, yine sahih olmaz.
5) Tarlanın, ziraat yapacak olan kimsenin elinde bulunacağı
müddet belirtilmelidir. Ayrıca bu müddet, ekilen mahsulün elde edilmesi mümkün
olacak şekilde ayarlanmalıdır.
6) Arazi ziraata elverişli olmalıdır. Hatta ziraat için
elverişli olmayan bir arazi, eğer bazı çabalar sonucu ziraata elverişli bir
hâle getirilirse, yine de müzâraa sahihtir.
7) [Ekin çeşitlerinin hangisinin ekileceği bilinmelidir.]
Eğer arazi belli bir çeşit ziraatın yapıldığı yerde olursa, ekin tür olarak belirtilmese
bile o ziraat muayyen olur. Ama bir kaç tür ziraat yapılan yerde olursa,
arazide neyin ekileceğinin açıklanması gerekir. Ancak, birkaç tür ziraat
yapılmasına rağmen böyle bir yerde genel halkın ektiği belli bir çeşit olursa,
ona göre hareket edilmelidir [belirtilmesi gerekmez].
8) Ekilecek arazi tayin edilmelidir. Dolayısıyla birbirinden
farklı birkaç tarlası olan mülk sahibi kimse, "Tarlalarımdan birinde
ziraat yap." der ama tarlayı belirtmezse, müzâraa batıl olur.
9) Her iki tarafın da yapacağı masraflar belirtilmelidir.
Fakat kimin ne gibi masrafı üstlenmesi gerektiği bilinirse, belirtilmesine
gerek yoktur.
2230- Eğer tarla sahibi, elde edilecek ürünün
(belli) bir kısmının kendisine ait olmasını, geri kalan kısmın ise aralarında
bölünmesini şart koşarsa, müzâraa ancak mülk sahibine tahsis edilen o miktarı
çıktıktan sonra üründen bir şeylerin geriye kalacağı bilindiği takdirde sahih
olur.
2231- Müzâraa müddeti dolduğu hâlde henüz ürünü
elde edilmeyen bir ekinin ücretsiz veya ücret karşılığı tarlada kalmasına her
iki taraf da razı olursa, bir sakıncası yoktur. Fakat mülk sahibi razı olmazsa,
ekini toplaması için ziraat yapan kimseyi zorlayabilir. Eğer bu nedenle de
ziraat yapan kimseye zarar söz konusu olursa, tarla sahibinin onun bedelini
ödemesi gerekmez. Ancak ziraat yapan kimse, kira olarak bir şey vermeye razı
olsa bile, mahsulün tarlada kalması için tarla sahibini zorlayamaz.
2232- Tarlaya akan suyun kuruması gibi arazide
çalışmayı engelleyecek bir hususla karşılaştıkları durumda, eğer ekilen
araziden hayvanlara verilen yeşil ot gibi bir şey bile elde edilirse, ittifak
edilen şarta göre ikisinin arasında pay edilir; geri kalan kısımda ise müzâraa
batıldır. Fakat ziraat yapan kimse, orada çalışmaz ve arazi sadece onun
yetkisinde bulunur, malikin yetkisi dahilinde olmazsa, o müddetin kirasını
normal fiyat üzerinden mülk sahibine vermesi gerekir.
2233- Mülk sahibi ve ziraat yapacak olan kimse,
mü-zâraa akdini okuduktan sonra hiçbiri diğerinin rızası olmadan anlaşmayı
bozamaz. Bunun gibi mülk sahibi, müzâraa kastıyla araziyi birine bırakır, o da
bu maksatla teslim alırsa, yine iki taraftan birsinin rızası olmadıkça diğeri
akdi bozamaz. Fakat akdi okurken, birinin veya her ikisinin akdi feshetme
hakkına sahip olması şart koşulacak olursa, bu şart doğrultusunda feshetme
yetkisi olan kimse müzâraa akdini bozabilir.
2234- Müzâraa sözleşmesinden sonra, taraflardan
birisinin ölmesiyle müzâraa bozulmaz; vârisleri onların yerine geçerek işi
olduğu gibi devam ettirirler. Ama eğer ziraat yapacak kimse ölür ve akdi
okurken bizzat onun kendisinin ziraat yapması şart koşulursa, müzâraa bozulur.
Bu durumda, eğer ekin yeşermeye başlamışsa, onun hissesi vârislerine verilir.
Hatta ekincinin bundan başka diğer hakları olursa, onlar da vârislerine geçer.
Fakat vârisler, ekinin arazide kalması için mülk sahibini zorlayamazlar.
2235- Arazi ekildikten sonra müzâraa akdinin
batıl olduğu anlaşılınca, bakılır: Eğer tohum, arazi sahibi tarafından
konulmuşsa, elde edilen mahsul onun kendisine aittir; ama tarlada ziraatla
meşgul olup çalışan çiftçinin kendi ücreti ile yaptığı masrafları, çalıştırdığı
kendi hayvanlarının ve kullandığı araçların kirasını vermesi gerekir. Ancak,
müzâraa akdinin batıl olması, akdi okurken elde edilen ürünün sadece arazi
sahibine tahsis edilmesinden kaynaklanırsa, bu taktirde tarla sahibi ekiciye
bir şey verme zorunluluğunda değildir. Fakat tohum, ziraat yapan kimse
tarafından ortaya konulursa, mahsul onun malıdır; ama arazinin kirasıyla mülk
sahibinin yaptığı masrafları, ziraat için kullanılan ve mülk sahibine ait olan
hayvanlarla araçların kirasını arazi sahibine vermesi gerekir. Ancak müzâraa
akdinin batıl olması, akdi okurken elde edilen ürünün sadece ziraat yapan
kimseye tahsis edilmesinden kaynaklanırsa, bu taktirde ekicinin tarla sahibine
arazinin ve araçların ücreti olarak bir şey vermesi gerekmez.
2236- Tohum, ziraat yapan kimse tarafından
verilir ve ziraattan sonra da müzâraa akdinin batıl olduğu anlaşılırsa, tarla
sahibiyle ziraat yapan kimse, ücretsiz veya ücret karşılığı ekinin tarlada
kalmasına razı olurlarsa, sakıncası yoktur. Ama tarla sahibi buna razı olmazsa,
ekinin yetişmesinden önce bile ekiciyi ekini toplaması için zorlayabilir. Fakat
ziraat yapan kimse, kira olarak bir şey vermeye razı olsa bile, ekinin tarlada
kalması için arazi sahibini zorlaya-maz. Aynı şekilde arazi sahibi, kira
karşılığı ekinin tarlada kalması için ziraat yapan kimseyi zorlayamaz.
2237- Ekinin
biçilmesinden ve müzâraa süresinin tamamlanmasından sonra biçilen ekinin kökü
yerde kalır ve ikinci yıl yine ürün verirse, eğer ziraat ve kökün her ikisine
ortak olmak şartıyla anlaşma yapmışlarsa, ikinci yıl elde edilen mahsulü de
bölmeleri gerekir. Ama eğer müzâraa akdi yalnızca bir yılın mahsulü hakkında
yapılırsa, ikinci yılın mahsulü tohumu veren kimsenin malıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder