Yolcunun, öğle, ikindi ve yatsı namazlarını, sekiz şart
altında kısaltarak ikişer rekât kılması gerekir:
1. Şart: Yol, sekiz şer'î fersahtan az olmamalıdır.
Yol, sekiz şer'î fersahtan [46102.4 m.] az olmamalıdır. [Bir
fersah, 5762.8 metredir.]
1272- Gidiş gelişi sekiz fersah olan bir kimse,
eğer gidişi dört fersahtan az olmazsa, namazını seferî yani kısal-tarak kılar.
Buna göre, eğer gidiş üç fersah, dönüş beş fersah olursa, namaz tam kılınır.
1273- Gidiş dönüşü sekiz fersah olan bir yolda,
namaz seferî (=kısaltılarak) kılınmalıdır.
İster aynı gün dönülsün, ister başka bir gün dönülsün fark etmez.
1274- Yol, sekiz fersahtan biraz az olur veya
gidilen yolun sekiz fersah olup olmadığı bilinmezse, namaz seferî (=kısaltılarak) kılınamaz. Yolun sekiz fersah
olup olmadığından şüphe edilir ve araştırma yapmak da zor olursa, namaz tam
kılınmalıdır. Eğer zorluğu olmazsa, farz ihtiyat gereği araştırma yapılması
gerekir. İki adil kişi sekiz fersah olduğunu söyler veya halk arasında sekiz
fersah olduğu yaygınsa, namaz seferî kılınmalıdır.
1275- Yolun sekiz fersah olduğunu sadece bir
adil şahit söylerse, farz ihtiyat gereği namazın hem seferî ve hem de tam
kılınması, orucun ise tutulup sonra da kaza edilmesi gerekir.
1276- Yolun sekiz fersah olduğundan emin olan
kimse, namazı seferî kıldıktan sonra yolun sekiz fersahtan az olduğunu anlarsa,
namazı dört rekât olarak iade etmesi, vakit geçtiği takdirde ise kaza etmesi
gerekir.
1277- Yolun sekiz fersah olmadığından emin olan
veya sekiz fersah olup olmadığında şüphesi olan kimse, yolday-ken yolun sekiz
fersah olduğunu anlarsa, az miktarda yolu kalsa da, namazı seferî kılmalıdır.
Namazı tam kıldıktan sonra yolun sekiz fersah olduğunu anlarsa, en güçlü görüşe
göre namazı seferî olarak iade etmelidir ve eğer vakit geçmiş ise, farz ihtiyat
gereği kaza etmelidir.
1278- Uzaklığı dört fersahtan az olan iki yer
arasında birkaç defa gidilip gelinirse, toplamı sekiz fersah olsa da namaz yine
de tam kılınmalıdır.
1279- Gidilecek yerin iki yolu olur da birisi
sekiz fersahtan az, diğeri sekiz fersah veya daha fazla olursa, eğer sekiz
fersahlık yoldan gidilirse, namaz seferî kılınmalıdır. Eğer sekiz fersahtan az
olan yoldan gidilirse, namaz tam kılınmalıdır.
1280- Şehrin
etrafında sur olursa, sekiz fersahın başlangıcı şehrin surundan ve eğer sur
yoksa, şehrin son evlerinden hesap edilmelidir.
2. Şart: Yolculuğun ilk başından, sekiz fersahın gidilmesi kastedilmelidir.
Öyleyse sekiz fersahtan az olan bir yere yolculuğa çıkılır
ve oraya yetiştikten sonra, kat edilen yol ile birlikte sekiz fersaha ulaşacak
başka bir yere gitmek kastedilirse, yolculuğun ilk başından sekiz fersahın
gidilmesi kastedilmediğinden dolayı, namaz tam kılınmalıdır. Fakat oradan sekiz
fersah daha gitmek istenilir veya dört fersah gidilip vatana veya on gün ikamet
edilecek bir yere dönmek istenirse, namaz seferî kılınmalıdır.
1281- Yolunun ne kadar olacağını bilmeyen
meselâ, kaybolan bir şeyi aramak için yolculuk yapan ve buluncaya kadar ne
kadar yol gideceğini bilmeyen bir kimse, namazı tam kılmalıdır. Fakat dönüşte,
vatanına veya on gün ikamet edeceği bir yere sekiz fersah veya daha fazla yol
varsa, namazı seferî kılmalıdır. Yine giderken, dört fersah gidip dönmeyi
kasteder ve gidiş gelişi sekiz fersah olursa, namazı seferî kılmalıdır.
1282- Yolcu ancak sekiz fersahlık bir yola
gideceğine karar verdiği takdirde, namazı seferî kılmalıdır. Dolayısıyla, bir
kimse şehirden ayrılıp, meselâ arkadaş bulduğu takdirde sekiz fersahlık
yolculuğa çıkmayı kastederse, arkadaş bulabileceğine güveniyorsa, namazı seferî
kılmalıdır. Eğer güvenmiyorsa, tam kılmalıdır.
1283- Sekiz fersahlık yola gitmeyi kasteden bir
kimse, her gün azıcık bir yol katetse de şehrin yapıları görünmeyecek ve
ezanları duyulmayacak bir yere vardığında namazını seferî kılmalıdır. Fakat her
gün yolcu denmeyecek kadar çok az bir yol katederse, namazı tam kılmalıdır;
ancak hem seferî, hem de tam kılması, müstehap ihtiyattır.
1284- Yolculukta başkasının emrinde olan örneğin
efendisiyle yolculuk eden bir hizmetçi gibi birisi, sekiz fersah gideceğini
bilirse, namazı seferî kılmalıdır.
1285- Yolculukta başkasının emrinde olan bir
kimse, dört fersaha varmadan ondan ayrılacağını bilir veya zannederse, namazı
tam kılmalıdır.
1286- Yolculukta başkasının emrinde olan bir
kimse, dört fersaha varmadan ondan ayrılıp ayrılamayacağından şüpheliyse,
namazı seferî kılmalıdır. Yine yolculukta önüne bir engel çıkacağına ihtimal
verir; ancak verilen ihtimal halkın nazarında yersiz olursa, namazı seferî
kılmalıdır.
3. Şart: Mesafe katedilinceye kadar yolculuk kastından dönülmemelidir.
Eğer dört fersaha ulaşılmadan yolculuk kastından dönülür
veya tereddüde düşülürse, namaz tam kılınmalıdır.
1287- Dört fersaha ulaşıldıktan sonra
yolculuktan vaz-geçilir ve orada kalmaya veya oradan on gün sonra dönmeye karar
verilir ya da dönme ve kalma hususunda tereddüde düşülürse, namaz tam
kılınmalıdır.
1288- Dört fersaha ulaşıldıktan sonra
yolculuktan vaz-geçilip geri dönmeye karar verilirse, namaz seferî
kılınmalıdır.
1289- Bir yere gitmek için hareket edilir; ancak
bir miktar gidildikten sonra başka bir yere gidilmek istenirse, ilk hareket
edilen yerle sonra gidilmek istenen yerin mesafesi sekiz fersah olursa, namaz
seferî kılınmalıdır.
1290- Sekiz fersaha ulaşılmadan geri kalan
miktarın gidilip gidilmemesinde tereddüde düşülür ve tereddütlüyken yol
katedilmez; ancak sonradan, kalan miktarın gidilmesine karar verilirse,
yolculuğun sonuna kadar namazın seferî kılınması gerekir.
1291- Sekiz fersaha ulaşılmadan, yolun geri kalan
mik-tarının gidilip gidilmemesinde tereddüde düşülür ve tereddütlüyken
bir miktar yol katedilir ancak sonradan, sekiz fersah daha gidilmeye veya dört
fersah gidilip geri dönülmeye karar verilirse, yolculuğun sonuna kadar namazın
seferî kılınması gerekir.
1292- Sekiz fersaha ulaşılmadan önce, yolun geri
kalan miktarının gidilip gidilmemesinde tereddüde düşülür ve tereddütlü hâlde
bir miktar yol katedilir ve sonradan geri kalan miktarın gidilmesine karar
verilirse, katedilecek mesafe sekiz fersah olur veya dört fersah olur; ancak
gidilip dönülecekse, namazın seferî kılınması gerekir. Fakat şüpheye düşülmeden
önce ve sonra gidilecek mesafe birlikte sekiz fersah olursa, namaz seferî
kılınabilir ve hem seferî, hem de tam kılınması farz değildir; ancak müstehap
ihtiyat gereği namaz hem seferî, hem de tam kılınmalıdır.
4. Şart: Sekiz fersaha ulaşılmadan vatandan geçmek;
Ya da bir yerde on gün veya daha fazla ikamet etmek
istenilmemelidir. O hâlde sekiz fersaha ulaşmadan vatanından geçmeği veya on
gün bir yerde kalmayı kasteden kimsenin namazı tam kılması gerekir.
1293- Sekiz fersaha ulaşmadan vatanından geçip
geçmeyeceğini veya bir yerde on gün kalıp kalmayacağını bilmeyen kimse, namazı
tam kılmalıdır.
1294- Sekiz fersaha ulaşmadan vatanından geçmek
veya bir yerde on gün kalmak isteyen ve yine bir yerde on gün kalacağından veya
vatanından geçeceğinden şüphesi olan bir kimse, eğer bir yerde on gün kalmaktan
veya vatanına uğramaktan vazgeçerse, yine de namazı tam kılmalıdır. Fakat geri
kalan mesafe sekiz fersah veya dört fersah olur da gidip dönecekse, namazı
seferî kılmalıdır.
5. Şart: Yolculuk, haram amaçlı olmamalıdır.
Eğer hırsızlık gibi haram bir iş için yolculuğa çıkılırsa,
namaz tam kılınmalıdır. Yine örneğin zararlı olacak veya kadının kocasından
izinsiz farz olmayan bir yolculuğa çıkması gibi [haram amaçlı olmayan ama],
bizzat caiz olmayan yolculuklarda da, aynı hüküm geçerlidir; yani namaz tam
kılınmalıdır. Fakat kadın, hac gibi farz olan bir yolculuğa çıkarsa, namazı
seferî kılmalıdır.
1295- Anne ve babanın eziyet çekmesine sebep
olan bir yolculuk haramdır. İnsan böyle bir yolculukta namazı tam kılmalı ve
orucu da tutmalıdır.
1296- Yolculuğu bizzat haram nitelikli ve yine
haram amaçlı olmayan bir kimse, yolculukta günah işlese meselâ, gıybet etse
veya içki içse de, namazı seferî kılmalıdır.
1297- Özellikle farz olan bir işi terk etmek
için yolculuğa çıkan bir kimse, namazı tam kılmalıdır. Bu yüzden borçlu olup
borcunu verebilecek durumda olan bir kimse, alacaklı borcunu istiyor olması ve
bunun da yolculuk sırasında veremeyeceği takdirde, özellikle borçtan kaçmak için
yolculuk ediyorsa, namazı tam kılmalıdır. Eğer özellikle farzı terk etmek için
yolculuğa çıkmamışsa, namazı seferî kılmalıdır; ancak hem seferî, hem de tam
kılması, müste-hap ihtiyattır.
1298- Yolculuk haram olmadığı hâlde üzerine
binilen hayvan veya başka bir binek, gasp edilmiş olursa, namaz seferî olarak
kılınmalıdır. Ama gasp edilmiş yer üzerinde yolculuk yapılırsa, farz ihtiyat
gereği namaz hem seferî, hem de tam kılınmalıdır.
1299- Zalimle yolculuk yapan kimse, bu işe
mecbur olmaz ve bu yolculuğuyla zalime yardımcı oluyorsa, na-mazı tam
kılmalıdır. Ancak mecbur olur veya bir mazlumu kurtarmak amacıyla zalimle
yolculuk yapıyorsa, namazı seferîdir.
1300- Ferahlamak ve gezmek amacıyla yapılan
yolcu-luk, haram değildir ve namaz seferî olarak kılınmalıdır.
1301- Neşe ve eğlence amacıyla ava gidilirse,
namaz tam olarak kılınmalıdır. Geçimi temin etmek için ava çıkılırsa, namaz
seferî olarak kılınır. Ticaret ve varlığı çoğaltmak amacıyla ava gidilirse,
farz ihtiyat gereği namaz hem seferî ve hem de tam kılınmalıdır. Ancak, orucun
tutulmaması gerekir.
1302- Günah amaçlı yolculuğa çıkan kimse, geri
dönerken tövbe etmişse, namazı seferî kılmalıdır. Tövbe etmemiş ve dönüşünü
günah amaçlı yolculuk unvanından çıkaracak herhangi bir şey gerçekleşmemişse,
namazı tam kılmalıdır. Ancak hem seferî, hem de tam kılması müste-hap
ihtiyattır.
1303- Yolculuğu günah olan bir kimse, yolda
günah yapmak fikrinden vazgeçerse, geri kalan yol sekiz fersahsa veya dört
fersah gidip dönecekse, namazı seferî kılmalıdır.
1304- Günah iş için yola çıkmayan birisi, yolda
iken kalan mesafeyi günah işlemek amacıyla gitmeyi kastetse, namazı tam
kılmalıdır; ama o ana kadar seferî olarak kılınan namazlar sahihtir.
6. Şart: Yolcu göçebe olmamalıdır.
Yolcu, sahrada sefer edip kendileri ve hayvanları için
nerede yiyecek ve su bulurlarsa oraya yerleşen, bir müddet sonra başka bir yere
giden göçebelerden olmamalıdır. Buna göre, göçebeler bu yolculuklarında
namazları tam kılmalıdırlar.
1305- Göçebe olan bir kimse, konaklama yeri veya
hayvanlara otlak bulmak için yolculuk yaparsa, yolculuğu sekiz fersah olduğu
takdirde, farz ihtiyat gereği namazları hem seferî, hem de tam kılmalıdır.
1306- Göçebe olan kimse, ziyaret, hac veya
ticaret ve benzeri için yolculuk yaparsa, namazını seferî kılmalıdır.
7. Şart: Mesleği yolculuk olmamalıdır.
Buna göre deveci, şoför, koyun alıp satan, gemici ve benzeri
kimseler, kendi ev eşyalarını taşıma amacıyla da yolculuk yapsalar, ilk
yolculukları dışında namazı tam kılmalıdırlar. Ama ilk yolculuklarında uzun
sürse bile, namazlarını seferî kılmalıdırlar.
1307- Mesleği yolculuk olan kimse,[58][58] ziyaret
ve hac gibi başka bir iş için yolculuk yaparsa, namazı seferî kılmalıdır. Fakat
şoför, arabasını ziyaretçi götürmek için kiraya verip kendisi de bu arada hem
şoförlük ve hem ziyaret yaparsa, namazı tam kılmalıdır.
1308- Hacıları Mekke'ye götürmek için kafile
düzenleyip hac aylarında yolculuk yapan kafile başkanı, mesleği yolculuk ise,
namazı tam kılmalıdır. Aksi takdirde, seferî kılmalıdır.
1309- Hacıları uzak yerlerden Mekke'ye götürmeyi
ken-disine meslek edinen kimse, yılın hepsini ya da çoğunu yol-da geçirirse,
namazı tam kılmalıdır.
1310- Yılın bir kısmında mesleği yolculuk olan
bir kimse örneğin otomobilini sadece yaz veya kış için kira ile çalışmaya
çıkaran şoför, işiyle uğraştığı yolculukta namazı tam kılmalıdır. Hem seferî,
hem tam kılması ise, müstehap ihtiyattır.
1311- Devamlı şehire iki üç fersahlık bir yolda
gidip gelen şoför ve seyyar satıcı bir seferinde sekiz fersahlık yol katederse,
namazı seferî kılmalıdır.
1312- Mesleği yolculuk olan bir kimse vatanında
-kas-tederek veya kastetmeyerek- on gün veya daha fazla kaldıktan sonra,
çıktığı ilk yolculukta namazı seferî kılmalıdır.
1313- Mesleği yolculuk olan bir kimse vatanından
başka bir yerde on gün kaldıktan sonra çıktığı ilk yolculukta, namazı seferî
kılmalıdır. Orada on gün kalmayı ister önceden kastetmiş olsun, ister
kastetmemiş olsun fark etmez.
1314- Mesleği yolculuk olan birisi, vatanında
veya başka bir yerde on gün kalıp kalmadığından şüpheye düşerse, namazı tam
kılmalıdır.
1315- Kendine bir vatan seçmeden şehirlerde
seyahat eden bir kimse, namazı tam kılmalıdır.
1316- Mesleği yolculuk olmayan bir kimse meselâ,
bir şehir veya köyde bulunan malını taşımak için peş peşe yolculuk yaparsa,
namazı seferî kılmalıdır.
1317- Önce oturduğu yerden vazgeçip kendine yeni
bir vatan edinmek isteyen kimse, eğer mesleği yolculuk ol-mazsa, yolculuk
sırasında namazı seferî kılmalıdır.
8. Şart: Ruhsat haddine ulaşmalıdır.
Yani vatanından veya on gün kalmayı kararlaştırdığı şehrin
duvarlarını göremeyeceği ve ezan seslerini işitemeyeceği kadar uzaklaşmalıdır.
Fakat havada, duvarların görülmesini ve ezanın işitilmesini önleyecek toz veya
başka bir şey bulunmamalıdır. Minare ve kubbelerin görülemeyeceği veya
duvarların hiç belli olmayacağı kadar uzaklaşmak gerekmez. Duvarların açıkça
görülemeyeceği kadar uzaklaşmak yeterlidir.
1318- Yolculuğa çıkan kimse, şehrin duvarlarının
göründüğü ama ezan sesinin işitilmediği veya ezanların işitilip duvarların
görünmediği bir yere ulaşır ve orada namaz kılmak isterse, farz ihtiyat gereği,
hem seferî, hem de tam kılmalıdır.
1319- Vatanına dönen yolcu, vatanın duvarını
görüp ezanın sesini duyduğu zaman, namazı tam kılmalıdır. Fakat bir yerde on
gün ikamet etmek isteyen yolcu oranın duvarını görüp, ezanın sesini duyduğunda,
farz ihtiyat gereği ya kalacağı menzile ulaşıncaya kadar namazı geciktirmelidir
veya hem seferî, hem de tam kılmalıdır.
1320- Eğer şehir yüksek bir yerde olup uzaktan
görülebiliyorsa veya çukurda olup azıcık uzaklaşıldığında duvarları
görülmüyorsa, böyle bir şehirden yolculuğa çıkan kimse, zemini düz olduğu
takdirde duvarının görülmemesi için katedilmesi gereken mesafe miktarı
uzaklaştığında, namazı seferî kılmalıdır. Yine evlerin yüksekliği veya
alçaklığı normalden fazla olursa, normali gözetmek ve ölçü almak gerekir.
1321- Ev ve duvarı bulunmayan bir yerden
yolculuğa çıkan kimse, eğer ev ve duvarı olduğu takdirde artık buradan
görünmezdi, diyebileceği yerden itibaren namazı seferî kılmalıdır.
1322- Duyduğu sesin ezan mı, yoksa başka bir ses
mi olduğu anlaşılmayacak kadar uzaklaşırsa, namazı seferî kılmalıdır. Ancak
ezan olduğu anlaşıldığı hâlde kelimeleri anlaşılmıyorsa, namazı tam kılmalıdır.
1323- Evlerden okunan ezanların işitilmeyeceği,
ama genellikle yüksek bir yerde okunan şehir ezanının işitileceği kadar
uzaklaşmışsa, namazı seferî kılmamalıdır.
1324- Genellikle yüksekte okunan şehir ezanının
duyulmadığı hâlde çok yüksekte okunan bir ezanın duyulduğu bir yere ulaşırsa,
namazı seferî kılmalıdır.
1325- Göz, kulak veya ezanın sesi normal
olmazsa, normal bir gözün duvarları görmediği, normal bir kulağın normal bir
ezan sesini duyamayacağı bir yerden itibaren namaz seferî kılınmalıdır.
1326- Ruhsat haddine yani şehrin duvarlarının
görülmeyeceği ve ezanın işitilmeyeceği bir yere ulaşılıp ulaşılmadığından şüphe
edilen bir yerde, namaz tam kılınmalıdır. Fakat dönüşte bu şüpheye düşülürse,
seferî kılınmalıdır. Sakınca ortaya çıkan bazı yerlerde,[59][59] ya
namaz kılınmamalı yahut da hem seferî, hem de tam kılınmalıdır.
1327- Yolculuğu sırasında vatanından geçen bir
kimse, vatanının duvarlarının görülüp ezan seslerinin işitildiği yere
vardığında, namazı tam kılmalıdır.
1328- Yolculuğu sırasında vatanına uğrayan bir
kimse, orada bulunduğu müddetçe namazı tam kılmalıdır. Fakat oradan sekiz
fersahlık veya gidip döneceği dört fersahlık yola gitmek istiyorsa, vatanının
duvarlarının görünmediği ve ezan seslerinin işitilmediği yere ulaşınca, namazı
seferî kılmalıdır.
1329- İnsanın kendi yaşantısı ve ikâmeti için
seçtiği yer onun vatanıdır; ister orada dünyaya gelmiş ve anne ve babasının
vatanı olsun, ister kendisi orayı ikâmet etmek ve yaşamak için seçmiş olsun.
1330- Bir kimse asıl vatanı olmayan bir yerde
bir müddet kalıp sonra başka bir yere gitmek isterse, orası onun vatanı
sayılmaz.
1331- İnsan, asıl vatanından başka bir yerde
sürekli kalmayı kastetmedikçe, orası onun vatanı sayılmaz. Ama (sürekli kalmak)
kastı olmadan, bir yerde halkın, "Bunun vatanı [ikamet yeri]
burasıdır" diyeceği kadar kalırsa, orası onun vatanı sayılır.
1332- Bir kimse iki yerde hayatını sürdürüyorsa,
meselâ, altı ay bir şehirde ve altı ay da başka bir şehirde kalıyorsa, her
ikisi de onun vatanıdır. Eğer ikiden fazla yeri kendisi için ikâmet yeri olarak
seçmişse, bu sakıncalıdır ve bu gibi durumlarda ihtiyat gözetilmelidir [üçüncü
ve üçüncüden daha fazla yerlerde namazı hem seferî, hem de tam kılmalıdır].
1333- Anlatıldığı üzere asıl vatanı ve asıl
olmayan vatanı dışındaki yerlerde ikamet kastı yoksa, namaz seferîdir. İster
orada malı mülkü olsun, ister olmasın; ister altı ay ikamet etmiş olsun, ister
olmasın fark etmez.
1334- Önceden asıl vatanı olduğu hâlde sonradan
vazgeçtiği bir yere vardığında, kendisi için yeni bir vatan seçmese de, namazı
tam kılmamalıdır.
1335- Bir yerde on gün peş peşe kalmayı kasteden
veya istemediği hâlde on gün kalacağını bilen bir yolcu, orada namazı tam
kılmalıdır.
1336- Bir yerde on gün ikamet kastı olan
kimsenin birinci günün gecesini veya on birinci günün gecesini orada kalmayı
kastetmesi gerekmez. Birinci günün sabah ezanından onuncu gün güneş batıncaya kadar
kalmayı kastederse, namazı tam kılmalıdır. Aynı şekilde örneğin birinci günün
öğle vaktinden on birinci günün öğlesine kadar kalmayı kastetse, namazı tam
kılmalıdır.
1337- On gün bir yerde kalmayı kasteden kimse,
ancak on günün hepsini aynı yerde kalmak istediği takdirde, namazı tam
kılmalıdır. Buna göre eğer iki şehirde meselâ, Necef ve Kûfe'de veya Tahran ve
İstanbul gibi çok büyük şehirlerin farklı bölgelerinde on gün kalmak isterse,
namazı seferî kılmalıdır.
1338- Bir yerde on gün ikamet kastı olan bir
yolcu, orada kaldığı müddetçe çevreyi dolaşmaya çıkacağını ilk baştan
kastetmişse, gitmek istediği yer ikamet ettiği yerin ruhsat haddini (=şehir duvarlarının görülmeyeceği ve ezanın
işitilmeyeceği yeri) aşmaz veya o bölgenin bostanı, bağı ve tarlası olursa, örf
açısından ikamet yerinde "on gün ikamet etti" denilmesine zarar
vermeyeceği miktarda gidilirse, on günün hepsinde namazı tam kılmalıdır. Ama
dört fersahtan az miktarda bir mesafeye çıkmak isterse, ancak on gün içerisinde
bir defa, o da gidiş dönüşü iki saati geçmeyeceğini kastetmiş olursa, on gün
içindeki namazların hepsini tam kılmalıdır.
1339- Bir yerde on gün ikamet etmeye karar
vermemiş bir yolcu meselâ, eğer "arkadaşım gelirse veya güzel bir ev
bulursam on gün kalırım" diye kastederse, namazı seferî kılmalıdır.
1340- Bir yerde on gün kalmaya karar veren bir
kimse, orada kalmasına engel çıkacağına ihtimal verse de, halk onun ihtimaline
itina etmediği takdirde, namazı tam kılmalıdır.
1341- Ayın sonuna on gün veya daha fazla
kaldığını bilen bir kimse, ayın sonuna kadar bir yerde kalmaya karar verirse,
namazı tam kılmalıdır. Eğer ayın sonuna kaç gün kaldığını bilmez ve ayın sonuna
kadar bir yerde kalmaya karar verirse, kastettiği gün ile ayın sonu arasındaki
günler on gün veya daha fazla olsa da, namazı seferîdir.
1342- Bir yerde on gün kalmaya karar veren bir
yolcu, eğer dört rekâtlı bir namaz kılmadan kararından döner veya kalıp
kalmayacağında tereddüde düşerse, namazı seferî kıl-malıdır. Ama dört rekâtlı
bir namaz kıldıktan sonra kararından döner veya tereddüde düşerse, orada
kaldığı müddetçe namazı tam kılmalıdır.
1343- Bir yerde on gün kalmaya karar veren bir
yolcu, oruç tutar ve öğleden sonra orada kalmaktan vazgeçerse, eğer dört
rekâtlı bir namaz kılmışsa orucu sahihtir ve orada kaldığı müddetçe namazları
tam kılmalıdır[ve sonraki günlerde oruç tutabilir]. Ama dört rekâtlık bir namaz
kılmamışsa, orucu sahihtir ancak namazları seferî kılmalıdır ve sonraki
günlerde oruç tutamaz.
1344- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir
yolcu, kararından vazgeçmeden önce dört rekâtlı bir namaz kılıp kılmadığından
şüphe ederse, namazları seferî kılmalıdır.
1345- Eğer yolcu, seferî kılmak niyetiyle namaza
başlar ve namazdayken on gün veya daha fazla kalmaya karar verirse, namazı dört
rekât olarak tamamlamalıdır.
1346- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir
yolcu, dört rekâtlı bir namazı kılarken kararından vazgeçerse, üçüncü rekâta
başlamamışsa, namazı iki rekât olarak bitirmeli ve diğer namazları da seferî
olarak kılmalıdır. Üçüncü rekâta başlamışsa, namazı batıldır. Üçüncü rekâtın
rükûsuna ulaşmış olsa da, orada olduğu müddetçe namazı seferî kılmalıdır.
1347- On gün kalmaya karar veren bir yolcu,
ikamet ettiği yerde on günden fazla kalırsa, yolculuğa çıkıncaya kadar namazı
tam kılmalıdır. İkinci bir defa on gün ikameti kastetmesi gerekmez.
1348- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir
yolcu, farz orucu tutmalıdır; isterse müstehap oruç da tutabilir. Cuma
namazını, öğle, ikindi ve yatsının sünnetlerini de kılabilir.
1349- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir
yolcu, dört rekâtlı bir namaz kıldıktan sonra dört fersahtan az bir mesafeye
gidip dönmek isterse, namazı tam kılmalıdır.
1350- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir
yolcu, dört rekâtlı bir namaz kıldıktan sonra, sekiz fersahtan az bir mesafeye
gidip orada on gün kalmak isterse, yolculuğu sırasında ve on gün kalmak
istediği yerde namazı tam kılmalıdır. Ama gideceği yer sekiz fersah veya daha
fazla olur ise, yolculuğu sırasında namazı seferî kılmalıdır. Gittiği yerde
ise, on gün kalmak istediği takdirde, namazı tam kılmalıdır.
1351- On gün bir yerde kalmaya karar veren
yolcu, dört rekâtlı bir namazı kıldıktan sonra dört fersahtan az olan bir
mesafeye gitmek isterse, eğer önceki ikamet yerine dönüp dönmeyeceğinden
tereddütlü olsa veya dönmekten tamamen gafil olsa veya dönmek istediği hâlde on
ün kalıp kalmayacağından tereddütlü olsa veya orada on gün kalmaktan ya da
oradan yolculuk etmekten gafil olsa, gittiği vakitten dönene kadar ve döndükten
sonra namazları tam kılmalıdır.
1352- Arkadaşlarının on gün kalacağını sanarak
bir yerde on gün ikamet etmeyi kasteder ve dört rekâtlı bir namazı kıldıktan
sonra arkadaşlarının on gün kalmayı kastetmediklerini anlarsa, bu durumda
kendisi kalmaktan vazgeçse de, orada kaldığı müddetçe namazları tam
kıl-malıdır.
1353- Bir yolcu sekiz fersaha ulaştıktan sonra,
orada otuz gün kalsa ve bu otuz günün tümünde gitmek ve kalmakta tereddütlü
olsa, otuz gün dolduktan sonra çok az bir müddet bile kalsa, namazı tam
kılmalıdır. Fakat sekiz fersaha ulaşmadan, yolun kalanını gidip gitmemede
tereddüde düşse, tereddüde düştüğü zamandan itibaren namazı tam kılmalıdır.
1354- Dokuz gün veya daha az bir müddet bir
yerde ikamet etmeyi kasteden yolcu, dokuz gün veya daha az orada kaldıktan
sonra, ikinci kez dokuz gün veya daha az kalmayı kasteder ve öylece durum otuz
güne varıncaya kadar devam ederse, otuz birinci günden itibaren namazı tam
kılmalıdır.
1355- Otuz gün tereddütlü olan bir yolcu, otuz
günün hepsini bir yerde kaldığı takdirde, namazı tam kılmalıdır. Ama otuz günün
bir miktarını bir yerde ve bir miktarını da başka bir yerde geçirirse, otuz
günden sonra da namazını seferî kılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder