20 Temmuz 2012 Cuma

YOLCU NAMAZI


Yolcunun, öğle, ikindi ve yatsı namazlarını, sekiz şart altında kısaltarak ikişer rekât kılması gerekir:

1. Şart: Yol, sekiz şer'î fersahtan az olmamalıdır.


Yol, sekiz şer'î fersahtan [46102.4 m.] az olmamalıdır. [Bir fersah, 5762.8 metredir.]

1272- Gidiş gelişi sekiz fersah olan bir kimse, eğer gidişi dört fersahtan az olmazsa, namazını seferî yani kısal-tarak kılar. Buna göre, eğer gidiş üç fersah, dönüş beş fersah olursa, namaz tam kılınır.
1273- Gidiş dönüşü sekiz fersah olan bir yolda, namaz seferî (=kısaltılarak) kılınmalıdır. İster aynı gün dönülsün, ister başka bir gün dönülsün fark etmez.
1274- Yol, sekiz fersahtan biraz az olur veya gidilen yolun sekiz fersah olup olmadığı bilinmezse, namaz seferî (=kısaltılarak) kılınamaz. Yolun sekiz fersah olup olmadığından şüphe edilir ve araştırma yapmak da zor olursa, namaz tam kılınmalıdır. Eğer zorluğu olmazsa, farz ihtiyat gereği araştırma yapılması gerekir. İki adil kişi sekiz fersah olduğunu söyler veya halk arasında sekiz fersah olduğu yaygınsa, namaz seferî kılınmalıdır.
1275- Yolun sekiz fersah olduğunu sadece bir adil şahit söylerse, farz ihtiyat gereği namazın hem seferî ve hem de tam kılınması, orucun ise tutulup sonra da kaza edilmesi gerekir.
1276- Yolun sekiz fersah olduğundan emin olan kimse, namazı seferî kıldıktan sonra yolun sekiz fersahtan az olduğunu anlarsa, namazı dört rekât olarak iade etmesi, vakit geçtiği takdirde ise kaza etmesi gerekir.
1277- Yolun sekiz fersah olmadığından emin olan veya sekiz fersah olup olmadığında şüphesi olan kimse, yolday-ken yolun sekiz fersah olduğunu anlarsa, az miktarda yolu kalsa da, namazı seferî kılmalıdır. Namazı tam kıldıktan sonra yolun sekiz fersah olduğunu anlarsa, en güçlü görüşe göre namazı seferî olarak iade etmelidir ve eğer vakit geçmiş ise, farz ihtiyat gereği kaza etmelidir.
1278- Uzaklığı dört fersahtan az olan iki yer arasında birkaç defa gidilip gelinirse, toplamı sekiz fersah olsa da namaz yine de tam kılınmalıdır.
1279- Gidilecek yerin iki yolu olur da birisi sekiz fersahtan az, diğeri sekiz fersah veya daha fazla olursa, eğer sekiz fersahlık yoldan gidilirse, namaz seferî kılınmalıdır. Eğer sekiz fersahtan az olan yoldan gidilirse, namaz tam kılınmalıdır.
1280- Şehrin etrafında sur olursa, sekiz fersahın başlangıcı şehrin surundan ve eğer sur yoksa, şehrin son evlerinden hesap edilmelidir.

2. Şart: Yolculuğun ilk başından, sekiz fersahın gidilmesi kastedilmelidir.


Öyleyse sekiz fersahtan az olan bir yere yolculuğa çıkılır ve oraya yetiştikten sonra, kat edilen yol ile birlikte sekiz fersaha ulaşacak başka bir yere gitmek kastedilirse, yolculuğun ilk başından sekiz fersahın gidilmesi kastedilmediğinden dolayı, namaz tam kılınmalıdır. Fakat oradan sekiz fersah daha gitmek istenilir veya dört fersah gidilip vatana veya on gün ikamet edilecek bir yere dönmek istenirse, namaz seferî kılınmalıdır.
1281- Yolunun ne kadar olacağını bilmeyen meselâ, kaybolan bir şeyi aramak için yolculuk yapan ve buluncaya kadar ne kadar yol gideceğini bilmeyen bir kimse, namazı tam kılmalıdır. Fakat dönüşte, vatanına veya on gün ikamet edeceği bir yere sekiz fersah veya daha fazla yol varsa, namazı seferî kılmalıdır. Yine giderken, dört fersah gidip dönmeyi kasteder ve gidiş gelişi sekiz fersah olursa, namazı seferî kılmalıdır.
1282- Yolcu ancak sekiz fersahlık bir yola gideceğine karar verdiği takdirde, namazı seferî kılmalıdır. Dolayısıyla, bir kimse şehirden ayrılıp, meselâ arkadaş bulduğu takdirde sekiz fersahlık yolculuğa çıkmayı kastederse, arkadaş bulabileceğine güveniyorsa, namazı seferî kılmalıdır. Eğer güvenmiyorsa, tam kılmalıdır.
1283- Sekiz fersahlık yola gitmeyi kasteden bir kimse, her gün azıcık bir yol katetse de şehrin yapıları görünmeyecek ve ezanları duyulmayacak bir yere vardığında namazını seferî kılmalıdır. Fakat her gün yolcu denmeyecek kadar çok az bir yol katederse, namazı tam kılmalıdır; ancak hem seferî, hem de tam kılması, müstehap ihtiyattır.
1284- Yolculukta başkasının emrinde olan örneğin efendisiyle yolculuk eden bir hizmetçi gibi birisi, sekiz fersah gideceğini bilirse, namazı seferî kılmalıdır.
1285- Yolculukta başkasının emrinde olan bir kimse, dört fersaha varmadan ondan ayrılacağını bilir veya zannederse, namazı tam kılmalıdır.
1286- Yolculukta başkasının emrinde olan bir kimse, dört fersaha varmadan ondan ayrılıp ayrılamayacağından şüpheliyse, namazı seferî kılmalıdır. Yine yolculukta önüne bir engel çıkacağına ihtimal verir; ancak verilen ihtimal halkın nazarında yersiz olursa, namazı seferî kılmalıdır.

3. Şart: Mesafe katedilinceye kadar yolculuk kastından dönülmemelidir.


Eğer dört fersaha ulaşılmadan yolculuk kastından dönülür veya tereddüde düşülürse, namaz tam kılınmalıdır.

1287- Dört fersaha ulaşıldıktan sonra yolculuktan vaz-geçilir ve orada kalmaya veya oradan on gün sonra dönmeye karar verilir ya da dönme ve kalma hususunda tereddüde düşülürse, namaz tam kılınmalıdır.
1288- Dört fersaha ulaşıldıktan sonra yolculuktan vaz-geçilip geri dönmeye karar verilirse, namaz seferî kılınmalıdır.
1289- Bir yere gitmek için hareket edilir; ancak bir miktar gidildikten sonra başka bir yere gidilmek istenirse, ilk hareket edilen yerle sonra gidilmek istenen yerin mesafesi sekiz fersah olursa, namaz seferî kılınmalıdır.
1290- Sekiz fersaha ulaşılmadan geri kalan miktarın gidilip gidilmemesinde tereddüde düşülür ve tereddütlüyken yol katedilmez; ancak sonradan, kalan miktarın gidilmesine karar verilirse, yolculuğun sonuna kadar namazın seferî kılınması gerekir.
1291- Sekiz fersaha ulaşılmadan, yolun geri kalan mik-tarının gidilip gidilmemesinde tereddüde düşülür ve tereddütlüyken bir miktar yol katedilir ancak sonradan, sekiz fersah daha gidilmeye veya dört fersah gidilip geri dönülmeye karar verilirse, yolculuğun sonuna kadar namazın seferî kılınması gerekir.
1292- Sekiz fersaha ulaşılmadan önce, yolun geri kalan miktarının gidilip gidilmemesinde tereddüde düşülür ve tereddütlü hâlde bir miktar yol katedilir ve sonradan geri kalan miktarın gidilmesine karar verilirse, katedilecek mesafe sekiz fersah olur veya dört fersah olur; ancak gidilip dönülecekse, namazın seferî kılınması gerekir. Fakat şüpheye düşülmeden önce ve sonra gidilecek mesafe birlikte sekiz fersah olursa, namaz seferî kılınabilir ve hem seferî, hem de tam kılınması farz değildir; ancak müstehap ihtiyat gereği namaz hem seferî, hem de tam kılınmalıdır.

4. Şart: Sekiz fersaha ulaşılmadan vatandan geçmek;

Ya da bir yerde on gün veya daha fazla ikamet etmek istenilmemelidir. O hâlde sekiz fersaha ulaşmadan vatanından geçmeği veya on gün bir yerde kalmayı kasteden kimsenin namazı tam kılması gerekir.

1293- Sekiz fersaha ulaşmadan vatanından geçip geçmeyeceğini veya bir yerde on gün kalıp kalmayacağını bilmeyen kimse, namazı tam kılmalıdır.
1294- Sekiz fersaha ulaşmadan vatanından geçmek veya bir yerde on gün kalmak isteyen ve yine bir yerde on gün kalacağından veya vatanından geçeceğinden şüphesi olan bir kimse, eğer bir yerde on gün kalmaktan veya vatanına uğramaktan vazgeçerse, yine de namazı tam kılmalıdır. Fakat geri kalan mesafe sekiz fersah veya dört fersah olur da gidip dönecekse, namazı seferî kılmalıdır.

5. Şart: Yolculuk, haram amaçlı olmamalıdır.

Eğer hırsızlık gibi haram bir iş için yolculuğa çıkılırsa, namaz tam kılınmalıdır. Yine örneğin zararlı olacak veya kadının kocasından izinsiz farz olmayan bir yolculuğa çıkması gibi [haram amaçlı olmayan ama], bizzat caiz olmayan yolculuklarda da, aynı hüküm geçerlidir; yani namaz tam kılınmalıdır. Fakat kadın, hac gibi farz olan bir yolculuğa çıkarsa, namazı seferî kılmalıdır.
1295- Anne ve babanın eziyet çekmesine sebep olan bir yolculuk haramdır. İnsan böyle bir yolculukta namazı tam kılmalı ve orucu da tutmalıdır.
1296- Yolculuğu bizzat haram nitelikli ve yine haram amaçlı olmayan bir kimse, yolculukta günah işlese meselâ, gıybet etse veya içki içse de, namazı seferî kılmalıdır.
1297- Özellikle farz olan bir işi terk etmek için yolculuğa çıkan bir kimse, namazı tam kılmalıdır. Bu yüzden borçlu olup borcunu verebilecek durumda olan bir kimse, alacaklı borcunu istiyor olması ve bunun da yolculuk sırasında veremeyeceği takdirde, özellikle borçtan kaçmak için yolculuk ediyorsa, namazı tam kılmalıdır. Eğer özellikle farzı terk etmek için yolculuğa çıkmamışsa, namazı seferî kılmalıdır; ancak hem seferî, hem de tam kılması, müste-hap ihtiyattır.
1298- Yolculuk haram olmadığı hâlde üzerine binilen hayvan veya başka bir binek, gasp edilmiş olursa, namaz seferî olarak kılınmalıdır. Ama gasp edilmiş yer üzerinde yolculuk yapılırsa, farz ihtiyat gereği namaz hem seferî, hem de tam kılınmalıdır.
1299- Zalimle yolculuk yapan kimse, bu işe mecbur olmaz ve bu yolculuğuyla zalime yardımcı oluyorsa, na-mazı tam kılmalıdır. Ancak mecbur olur veya bir mazlumu kurtarmak amacıyla zalimle yolculuk yapıyorsa, namazı seferîdir.
1300- Ferahlamak ve gezmek amacıyla yapılan yolcu-luk, haram değildir ve namaz seferî olarak kılınmalıdır.
1301- Neşe ve eğlence amacıyla ava gidilirse, namaz tam olarak kılınmalıdır. Geçimi temin etmek için ava çıkılırsa, namaz seferî olarak kılınır. Ticaret ve varlığı çoğaltmak amacıyla ava gidilirse, farz ihtiyat gereği namaz hem seferî ve hem de tam kılınmalıdır. Ancak, orucun tutulmaması gerekir.
1302- Günah amaçlı yolculuğa çıkan kimse, geri dönerken tövbe etmişse, namazı seferî kılmalıdır. Tövbe etmemiş ve dönüşünü günah amaçlı yolculuk unvanından çıkaracak herhangi bir şey gerçekleşmemişse, namazı tam kılmalıdır. Ancak hem seferî, hem de tam kılması müste-hap ihtiyattır.
1303- Yolculuğu günah olan bir kimse, yolda günah yapmak fikrinden vazgeçerse, geri kalan yol sekiz fersahsa veya dört fersah gidip dönecekse, namazı seferî kılmalıdır.
1304- Günah iş için yola çıkmayan birisi, yolda iken kalan mesafeyi günah işlemek amacıyla gitmeyi kastetse, namazı tam kılmalıdır; ama o ana kadar seferî olarak kılınan namazlar sahihtir.

6. Şart: Yolcu göçebe olmamalıdır.

Yolcu, sahrada sefer edip kendileri ve hayvanları için nerede yiyecek ve su bulurlarsa oraya yerleşen, bir müddet sonra başka bir yere giden göçebelerden olmamalıdır. Buna göre, göçebeler bu yolculuklarında namazları tam kılmalıdırlar.
1305- Göçebe olan bir kimse, konaklama yeri veya hayvanlara otlak bulmak için yolculuk yaparsa, yolculuğu sekiz fersah olduğu takdirde, farz ihtiyat gereği namazları hem seferî, hem de tam kılmalıdır.
1306- Göçebe olan kimse, ziyaret, hac veya ticaret ve benzeri için yolculuk yaparsa, namazını seferî kılmalıdır.

7. Şart: Mesleği yolculuk olmamalıdır.

Buna göre deveci, şoför, koyun alıp satan, gemici ve benzeri kimseler, kendi ev eşyalarını taşıma amacıyla da yolculuk yapsalar, ilk yolculukları dışında namazı tam kılmalıdırlar. Ama ilk yolculuklarında uzun sürse bile, namazlarını seferî kılmalıdırlar.
1307- Mesleği yolculuk olan kimse,[58][58] ziyaret ve hac gibi başka bir iş için yolculuk yaparsa, namazı seferî kılmalıdır. Fakat şoför, arabasını ziyaretçi götürmek için kiraya verip kendisi de bu arada hem şoförlük ve hem ziyaret yaparsa, namazı tam kılmalıdır.
1308- Hacıları Mekke'ye götürmek için kafile düzenleyip hac aylarında yolculuk yapan kafile başkanı, mesleği yolculuk ise, namazı tam kılmalıdır. Aksi takdirde, seferî kılmalıdır.
1309- Hacıları uzak yerlerden Mekke'ye götürmeyi ken-disine meslek edinen kimse, yılın hepsini ya da çoğunu yol-da geçirirse, namazı tam kılmalıdır.
1310- Yılın bir kısmında mesleği yolculuk olan bir kimse örneğin otomobilini sadece yaz veya kış için kira ile çalışmaya çıkaran şoför, işiyle uğraştığı yolculukta namazı tam kılmalıdır. Hem seferî, hem tam kılması ise, müstehap ihtiyattır.
1311- Devamlı şehire iki üç fersahlık bir yolda gidip gelen şoför ve seyyar satıcı bir seferinde sekiz fersahlık yol katederse, namazı seferî kılmalıdır.
1312- Mesleği yolculuk olan bir kimse vatanında -kas-tederek veya kastetmeyerek- on gün veya daha fazla kaldıktan sonra, çıktığı ilk yolculukta namazı seferî kılmalıdır.
1313- Mesleği yolculuk olan bir kimse vatanından başka bir yerde on gün kaldıktan sonra çıktığı ilk yolculukta, namazı seferî kılmalıdır. Orada on gün kalmayı ister önceden kastetmiş olsun, ister kastetmemiş olsun fark etmez.
1314- Mesleği yolculuk olan birisi, vatanında veya başka bir yerde on gün kalıp kalmadığından şüpheye düşerse, namazı tam kılmalıdır.
1315- Kendine bir vatan seçmeden şehirlerde seyahat eden bir kimse, namazı tam kılmalıdır.
1316- Mesleği yolculuk olmayan bir kimse meselâ, bir şehir veya köyde bulunan malını taşımak için peş peşe yolculuk yaparsa, namazı seferî kılmalıdır.
1317- Önce oturduğu yerden vazgeçip kendine yeni bir vatan edinmek isteyen kimse, eğer mesleği yolculuk ol-mazsa, yolculuk sırasında namazı seferî kılmalıdır.

8. Şart: Ruhsat haddine ulaşmalıdır.

Yani vatanından veya on gün kalmayı kararlaştırdığı şehrin duvarlarını göremeyeceği ve ezan seslerini işitemeyeceği kadar uzaklaşmalıdır. Fakat havada, duvarların görülmesini ve ezanın işitilmesini önleyecek toz veya başka bir şey bulunmamalıdır. Minare ve kubbelerin görülemeyeceği veya duvarların hiç belli olmayacağı kadar uzaklaşmak gerekmez. Duvarların açıkça görülemeyeceği kadar uzaklaşmak yeterlidir.
1318- Yolculuğa çıkan kimse, şehrin duvarlarının göründüğü ama ezan sesinin işitilmediği veya ezanların işitilip duvarların görünmediği bir yere ulaşır ve orada namaz kılmak isterse, farz ihtiyat gereği, hem seferî, hem de tam kılmalıdır.
1319- Vatanına dönen yolcu, vatanın duvarını görüp ezanın sesini duyduğu zaman, namazı tam kılmalıdır. Fakat bir yerde on gün ikamet etmek isteyen yolcu oranın duvarını görüp, ezanın sesini duyduğunda, farz ihtiyat gereği ya kalacağı menzile ulaşıncaya kadar namazı geciktirmelidir veya hem seferî, hem de tam kılmalıdır.
1320- Eğer şehir yüksek bir yerde olup uzaktan görülebiliyorsa veya çukurda olup azıcık uzaklaşıldığında duvarları görülmüyorsa, böyle bir şehirden yolculuğa çıkan kimse, zemini düz olduğu takdirde duvarının görülmemesi için katedilmesi gereken mesafe miktarı uzaklaştığında, namazı seferî kılmalıdır. Yine evlerin yüksekliği veya alçaklığı normalden fazla olursa, normali gözetmek ve ölçü almak gerekir.
1321- Ev ve duvarı bulunmayan bir yerden yolculuğa çıkan kimse, eğer ev ve duvarı olduğu takdirde artık buradan görünmezdi, diyebileceği yerden itibaren namazı seferî kılmalıdır.
1322- Duyduğu sesin ezan mı, yoksa başka bir ses mi olduğu anlaşılmayacak kadar uzaklaşırsa, namazı seferî kılmalıdır. Ancak ezan olduğu anlaşıldığı hâlde kelimeleri anlaşılmıyorsa, namazı tam kılmalıdır.
1323- Evlerden okunan ezanların işitilmeyeceği, ama genellikle yüksek bir yerde okunan şehir ezanının işitileceği kadar uzaklaşmışsa, namazı seferî kılmamalıdır.
1324- Genellikle yüksekte okunan şehir ezanının duyulmadığı hâlde çok yüksekte okunan bir ezanın duyulduğu bir yere ulaşırsa, namazı seferî kılmalıdır.
1325- Göz, kulak veya ezanın sesi normal olmazsa, normal bir gözün duvarları görmediği, normal bir kulağın normal bir ezan sesini duyamayacağı bir yerden itibaren namaz seferî kılınmalıdır.
1326- Ruhsat haddine yani şehrin duvarlarının görülmeyeceği ve ezanın işitilmeyeceği bir yere ulaşılıp ulaşılmadığından şüphe edilen bir yerde, namaz tam kılınmalıdır. Fakat dönüşte bu şüpheye düşülürse, seferî kılınmalıdır. Sakınca ortaya çıkan bazı yerlerde,[59][59] ya namaz kılınmamalı yahut da hem seferî, hem de tam kılınmalıdır.
1327- Yolculuğu sırasında vatanından geçen bir kimse, vatanının duvarlarının görülüp ezan seslerinin işitildiği yere vardığında, namazı tam kılmalıdır.
1328- Yolculuğu sırasında vatanına uğrayan bir kimse, orada bulunduğu müddetçe namazı tam kılmalıdır. Fakat oradan sekiz fersahlık veya gidip döneceği dört fersahlık yola gitmek istiyorsa, vatanının duvarlarının görünmediği ve ezan seslerinin işitilmediği yere ulaşınca, namazı seferî kılmalıdır.
1329- İnsanın kendi yaşantısı ve ikâmeti için seçtiği yer onun vatanıdır; ister orada dünyaya gelmiş ve anne ve babasının vatanı olsun, ister kendisi orayı ikâmet etmek ve yaşamak için seçmiş olsun.
1330- Bir kimse asıl vatanı olmayan bir yerde bir müddet kalıp sonra başka bir yere gitmek isterse, orası onun vatanı sayılmaz.
1331- İnsan, asıl vatanından başka bir yerde sürekli kalmayı kastetmedikçe, orası onun vatanı sayılmaz. Ama (sürekli kalmak) kastı olmadan, bir yerde halkın, "Bunun vatanı [ikamet yeri] burasıdır" diyeceği kadar kalırsa, orası onun vatanı sayılır.
1332- Bir kimse iki yerde hayatını sürdürüyorsa, meselâ, altı ay bir şehirde ve altı ay da başka bir şehirde kalıyorsa, her ikisi de onun vatanıdır. Eğer ikiden fazla yeri kendisi için ikâmet yeri olarak seçmişse, bu sakıncalıdır ve bu gibi durumlarda ihtiyat gözetilmelidir [üçüncü ve üçüncüden daha fazla yerlerde namazı hem seferî, hem de tam kılmalıdır].
1333- Anlatıldığı üzere asıl vatanı ve asıl olmayan vatanı dışındaki yerlerde ikamet kastı yoksa, namaz seferîdir. İster orada malı mülkü olsun, ister olmasın; ister altı ay ikamet etmiş olsun, ister olmasın fark etmez.
1334- Önceden asıl vatanı olduğu hâlde sonradan vazgeçtiği bir yere vardığında, kendisi için yeni bir vatan seçmese de, namazı tam kılmamalıdır.
1335- Bir yerde on gün peş peşe kalmayı kasteden veya istemediği hâlde on gün kalacağını bilen bir yolcu, orada namazı tam kılmalıdır.
1336- Bir yerde on gün ikamet kastı olan kimsenin birinci günün gecesini veya on birinci günün gecesini orada kalmayı kastetmesi gerekmez. Birinci günün sabah ezanından onuncu gün güneş batıncaya kadar kalmayı kastederse, namazı tam kılmalıdır. Aynı şekilde örneğin birinci günün öğle vaktinden on birinci günün öğlesine kadar kalmayı kastetse, namazı tam kılmalıdır.
1337- On gün bir yerde kalmayı kasteden kimse, ancak on günün hepsini aynı yerde kalmak istediği takdirde, namazı tam kılmalıdır. Buna göre eğer iki şehirde meselâ, Necef ve Kûfe'de veya Tahran ve İstanbul gibi çok büyük şehirlerin farklı bölgelerinde on gün kalmak isterse, namazı seferî kılmalıdır.
1338- Bir yerde on gün ikamet kastı olan bir yolcu, orada kaldığı müddetçe çevreyi dolaşmaya çıkacağını ilk baştan kastetmişse, gitmek istediği yer ikamet ettiği yerin ruhsat haddini (=şehir duvarlarının görülmeyeceği ve ezanın işitilmeyeceği yeri) aşmaz veya o bölgenin bostanı, bağı ve tarlası olursa, örf açısından ikamet yerinde "on gün ikamet etti" denilmesine zarar vermeyeceği miktarda gidilirse, on günün hepsinde namazı tam kılmalıdır. Ama dört fersahtan az miktarda bir mesafeye çıkmak isterse, ancak on gün içerisinde bir defa, o da gidiş dönüşü iki saati geçmeyeceğini kastetmiş olursa, on gün içindeki namazların hepsini tam kılmalıdır.
1339- Bir yerde on gün ikamet etmeye karar vermemiş bir yolcu meselâ, eğer "arkadaşım gelirse veya güzel bir ev bulursam on gün kalırım" diye kastederse, namazı seferî kılmalıdır.
1340- Bir yerde on gün kalmaya karar veren bir kimse, orada kalmasına engel çıkacağına ihtimal verse de, halk onun ihtimaline itina etmediği takdirde, namazı tam kılmalıdır.
1341- Ayın sonuna on gün veya daha fazla kaldığını bilen bir kimse, ayın sonuna kadar bir yerde kalmaya karar verirse, namazı tam kılmalıdır. Eğer ayın sonuna kaç gün kaldığını bilmez ve ayın sonuna kadar bir yerde kalmaya karar verirse, kastettiği gün ile ayın sonu arasındaki günler on gün veya daha fazla olsa da, namazı seferîdir.
1342- Bir yerde on gün kalmaya karar veren bir yolcu, eğer dört rekâtlı bir namaz kılmadan kararından döner veya kalıp kalmayacağında tereddüde düşerse, namazı seferî kıl-malıdır. Ama dört rekâtlı bir namaz kıldıktan sonra kararından döner veya tereddüde düşerse, orada kaldığı müddetçe namazı tam kılmalıdır.
1343- Bir yerde on gün kalmaya karar veren bir yolcu, oruç tutar ve öğleden sonra orada kalmaktan vazgeçerse, eğer dört rekâtlı bir namaz kılmışsa orucu sahihtir ve orada kaldığı müddetçe namazları tam kılmalıdır[ve sonraki günlerde oruç tutabilir]. Ama dört rekâtlık bir namaz kılmamışsa, orucu sahihtir ancak namazları seferî kılmalıdır ve sonraki günlerde oruç tutamaz.
1344- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir yolcu, kararından vazgeçmeden önce dört rekâtlı bir namaz kılıp kılmadığından şüphe ederse, namazları seferî kılmalıdır.
1345- Eğer yolcu, seferî kılmak niyetiyle namaza başlar ve namazdayken on gün veya daha fazla kalmaya karar verirse, namazı dört rekât olarak tamamlamalıdır.
1346- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir yolcu, dört rekâtlı bir namazı kılarken kararından vazgeçerse, üçüncü rekâta başlamamışsa, namazı iki rekât olarak bitirmeli ve diğer namazları da seferî olarak kılmalıdır. Üçüncü rekâta başlamışsa, namazı batıldır. Üçüncü rekâtın rükûsuna ulaşmış olsa da, orada olduğu müddetçe namazı seferî kılmalıdır.
1347- On gün kalmaya karar veren bir yolcu, ikamet ettiği yerde on günden fazla kalırsa, yolculuğa çıkıncaya kadar namazı tam kılmalıdır. İkinci bir defa on gün ikameti kastetmesi gerekmez.
1348- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir yolcu, farz orucu tutmalıdır; isterse müstehap oruç da tutabilir. Cuma namazını, öğle, ikindi ve yatsının sünnetlerini de kılabilir.
1349- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir yolcu, dört rekâtlı bir namaz kıldıktan sonra dört fersahtan az bir mesafeye gidip dönmek isterse, namazı tam kılmalıdır.
1350- On gün bir yerde kalmaya karar veren bir yolcu, dört rekâtlı bir namaz kıldıktan sonra, sekiz fersahtan az bir mesafeye gidip orada on gün kalmak isterse, yolculuğu sırasında ve on gün kalmak istediği yerde namazı tam kılmalıdır. Ama gideceği yer sekiz fersah veya daha fazla olur ise, yolculuğu sırasında namazı seferî kılmalıdır. Gittiği yerde ise, on gün kalmak istediği takdirde, namazı tam kılmalıdır.
1351- On gün bir yerde kalmaya karar veren yolcu, dört rekâtlı bir namazı kıldıktan sonra dört fersahtan az olan bir mesafeye gitmek isterse, eğer önceki ikamet yerine dönüp dönmeyeceğinden tereddütlü olsa veya dönmekten tamamen gafil olsa veya dönmek istediği hâlde on ün kalıp kalmayacağından tereddütlü olsa veya orada on gün kalmaktan ya da oradan yolculuk etmekten gafil olsa, gittiği vakitten dönene kadar ve döndükten sonra namazları tam kılmalıdır.
1352- Arkadaşlarının on gün kalacağını sanarak bir yerde on gün ikamet etmeyi kasteder ve dört rekâtlı bir namazı kıldıktan sonra arkadaşlarının on gün kalmayı kastetmediklerini anlarsa, bu durumda kendisi kalmaktan vazgeçse de, orada kaldığı müddetçe namazları tam kıl-malıdır.
1353- Bir yolcu sekiz fersaha ulaştıktan sonra, orada otuz gün kalsa ve bu otuz günün tümünde gitmek ve kalmakta tereddütlü olsa, otuz gün dolduktan sonra çok az bir müddet bile kalsa, namazı tam kılmalıdır. Fakat sekiz fersaha ulaşmadan, yolun kalanını gidip gitmemede tereddüde düşse, tereddüde düştüğü zamandan itibaren namazı tam kılmalıdır.
1354- Dokuz gün veya daha az bir müddet bir yerde ikamet etmeyi kasteden yolcu, dokuz gün veya daha az orada kaldıktan sonra, ikinci kez dokuz gün veya daha az kalmayı kasteder ve öylece durum otuz güne varıncaya kadar devam ederse, otuz birinci günden itibaren namazı tam kılmalıdır.
1355- Otuz gün tereddütlü olan bir yolcu, otuz günün hepsini bir yerde kaldığı takdirde, namazı tam kılmalıdır. Ama otuz günün bir miktarını bir yerde ve bir miktarını da başka bir yerde geçirirse, otuz günden sonra da namazını seferî kılmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder