1572- Dokuz şey orucu bozar:
1) Yemek ve içmek.
2) Cimâ (=Cinsel
ilişkide bulunmak).
3) İstimnâ (=Mastürbasyon).
4) Allah'a, Hz. Muhammed'e (s.a.a) ve Resulullah'ın
halifeleri olan on iki Ehlibeyt İmamlarına (a.s) yalan isnatta bulunmak.
5) Boğaza yoğun (=katı)
toz kaçırmak.
6) Başın tamamını suya daldırmak.
7) Cünüp, hayız ve nifas hâllerinde sabahlamak.
8) İhtikan (=Sıvı
şeylerle tenkıye yapmak).
9) Kusmak.
Bunlarla ilgili açıklamalar, ilerdeki hükümlerde izah
e-dilecektir.
1) YEMEK VE İÇMEK
1573- Oruçlu bir kimse, su ve ekmek gibi yenilip
içilmesi normal olan yahut toprak ve zamk (=ağaç
balı) gibi yenilip içilmesi normal olmayan bir şeyi kasten yer veya içerse,
orucu batıl olur. Yenilip içilen şey, ister az olsun, ister çok olsun, hüküm
değişmez. Hatta misvak kullanan biri, misvakı ağzına alıp dışarı çıkardıktan
sonra tekrar ağzına alarak misvakta bulunan ıslaklığı yutarsa, orucu bozulur.
Fakat misvaktaki ıslaklık, ağız dışından içeri alınmış denmeyecek şekilde olur
ve ağzın suyuna karışarak kaybolursa, bundan ötürü oruç bozulmaz.
1574- İnsan, sahur yemeği yerken fecrin
doğduğunu anlarsa, ağzındaki lokmayı dışarı çıkarmalıdır. Eğer bir kişi böyle
bir durumda ağzındaki lokmayı dışarı çıkarmaz ve bilerek onu yutarsa, orucu batıl
olur ve sonradan açıklayacağımız şekilde üzerine keffaret de gerekir.
1575- Oruç hâlindeyken yanlışlıkla bir şey yiyip
içen kimsenin orucu batıl olmaz.
1576- Farz ihtiyat gereği oruçlu kimsenin,
vücuda gıda verip fayda sağlayan iğneleri yaptırmaktan sakınması gerekir. Ama
vücudu uyuşturan veya [tedavi amacıyla] ilâç yerine kullanılan iğnelerin oruç
için herhangi bir sakıncası yoktur.
1577- Oruçlu kimse, dişlerinin arasında kalmış
olan yemek kırıntısını kasten yutarsa, orucu batıl olur.
1578- Oruç tutmak isteyen kimsenin, sabah
ezanından önce dişlerinin arasını [kürdan veya herhangi bir şeyle] temizlemesi
gerekmez. Dişlerinin arasında kalan yemek kırıntılarının gündüz boğazına
kaçacağını bilen kimse, eğer temizlemez ve o kırıntılardan boğazına bir şey kaçırırsa,
orucu batıl olur. Hatta böyle bir şahsın boğazına bir şey kaçmasa bile, farz
ihtiyat gereği o günün orucunu sonradan kaza etmesi gerekir.
1579- Tükürüğü yutmak, ekşi ve benzeri şeyleri
düşün-mek suretiyle ağızda toplanmış olsa bile, orucu batıl etmez.
1580- Ağız boşluğuna inmediği sürece sümüğü
yutmanın sakıncası yoktur. Ama ağız boşluğuna inerse, farz ihtiyat gereği
yutulmamalıdır.
1581- Oruçlu bir kimse, aşırı susuzluktan dolayı
helâk olmasından korkarsa, bu durumda ölümden kurtulacak miktarda su içebilir;
ama orucu batıl olur. Hatta eğer ramazan ayı içerisinde olursa, günün geride
kalan kısmında orucu bozan şeylerden de sakınmalıdır.
1582- Bebekler ya da kuşlar için yiyecek
maddeleri çiğnemek veya yemeğin tadına bakmak gibi genelde boğaza ulaşmayan bir
işi yapmak, tesadüfen elde olmaksızın boğaza bir şey kaçsa bile, orucu bozmaz.
Ama eğer insan önceden boğazına bir şeyler kaçacağını bilirse, boğaza
kaç-masıyla orucu bozulur ve üzerine kaza ile birlikte keffaret de lâzım gelir.
1583- İnsanın zaaf ve dayanamazlık sebebiyle
orucu bozması caiz değildir. Fakat
zaafı genelde tahammül edilme-yecek derecede olursa, orucu bozmasının
sakıncası yoktur.
2) CİNSEL İLİŞKİDE BULUNMAK
1584- Cinsel ilişkide bulunmak, meni gelmese ve
erkeklik organı yalnızca sünnet mahalli kadar dâhil olsa bile, orucu bozar.
1585- Eğer sünnet mahalli miktarından daha az
bir kısmı dahil olur ve meni de gelmezse, oruç bozulmaz. An-cak, erkeklik
organı kesilmiş bir kimsenin sünnet mahallinin az bir miktarının dâhil
olmasıyla da orucu bozulur.
1586- Sünnet mahalli kadarının dâhil olup
olmadığından şüphe eden oruçlunun orucu sahihtir. Erkeklik organı kesilmiş olan
bir kimse ise, organının bir kısmının dâhil olup olmadığından şüphe ederse,
orucu sahihtir.
1587- Ramazan ayında oruçlu olduğunu unutarak
veyahut hiçbir ihtiyar ve iradesi kalmayacak şekilde başkasının zorlamasına
maruz kalarak cinsel ilişkide bulunan kimsenin orucu bozulmaz. Ancak ilişki
hâlinde oruçlu olduğunu hatırlar veyahut artık zorlama söz konusu olmazsa,
kendisini ilişki hâlinden hemen geri çekmelidir. Eğer kendini geri çekmezse,
orucu batıl olur.
3) İSTIMNÂ (=MASTÜRBASYON)
1588- Eğer oruçlu bir kimse, istimnâ yaparak
kendisinden meni getirirse, orucu batıl olur.
1589- Elinde olmaksızın oruçlu kimseden meni
gelirse, orucu bozulmaz. Fakat bir iş yapar ve bu iş yüzünden elinde olmaksızın
ondan meni gelirse, orucu batıl olur.
1590- Oruçlu bir kimse, gündüz uyuduğu takdirde
ihtilâm olacağını, yani uykuda kendisinden meni geleceğini bilse bile
uyuyabilir. Böyle bir kimse uyur ve ihtilâm da olursa, orucu sahihtir.
1591- Oruçlu kimse, meni gelirken uykudan
uyanırsa, meninin dışarı çıkmasını önlemesi gerekmez [orucu da bo-zulmaz].
1592- Oruçlu bir kimse, ihtilâm olduktan sonra
idrar yapabileceği gibi, 72. hükümde açıklandığı üzere istibrâ [yani özel idrar
temizleme usûlü] da yapabilir. Ancak guslettikten sonra, idrar veya istibrâ
yaptığı takdirde mecrada kalan meninin dışarı çıkacağını bilirse, istibrâ
yapamaz.
1593- İhtilâm olan oruçlu bir kimse, mecrada
meninin kaldığını ve gusül etmeden önce idrar yapmadığı takdirde guslettikten
sonra meninin dışarı çıkacağını bilirse, farz ihtiyat gereği gusülden önce
idrar yapmalıdır.
1594- Meni getirmek kastıyla bir iş yapan
oruçludan meni gelmezse, orucu bozulmaz.
1595- Meni getirmek kastı olmaksızın biriyle
oynayıp şakalaşan oruçlu bir kimsenin, eğer oyun ve şakadan sonra meni çıkma
alışkanlığı olmazsa, tesadüf eseri meni çıkması mühtemel olsa da, orucu
sahihtir. Fakat meninin gelmesi yaklaşıncaya kadar şakalaşmaya devam eder,
çıkmasını da önlemez ve meni dışarı çıkarsa, orucu bozulur.
4) ALLAH'A VE PEYGAMBER'E (S.A.A) YALAN İSNATTA BULUNMAK
1596- Oruçlu kimse, sözle, yazıyla, işaretle
veya diğer herhangi bir şeyle Allah'a, Hz. Peygamber'e (s.a.a) ve Hz.
Peygamber'in halifeleri olan Ehlibeyt İmamlarına bilerek yalan isnatta
bulunursa, ondan sonra hemen, "Yalan söyledim." dese veya tövbe etse
bile orucu batıl olur. Farz ihtiyat gereği Hz. Fâtımat'üz-Zehrâ (s.a), diğer
peygamberler ve onların vasîleri de aynı hükümdedirler.
1597- Bir kimse, doğru veya yalan olduğunu
bilmediği bir hadisi nakletmek isterse, farz ihtiyat gereği o hadisi duyduğu
kimseye veya okuduğu kitaba dayandırarak nakletmelidir. Ancak, [hadisin
kaynağını söylemese bile] kendisinin nakletmesiyle orucu batıl olmaz.
1598- Doğruluğuna inandığı bir sözü, Allah'tan
veya Resul-i Ekrem'den (s.a.a) naklettikten sonra yalan olduğunu anlayan bir
kimsenin orucu bozulmaz.
1599- Allah'a ve Peygamber'e (s.a.a) yalan isnat
etmemin orucu bozduğunu bilen bir kimse, yalan olduğuna inandığı bir şeyi
onlara isnat ettikten sonra, söylediği şeyin doğru olduğunu anlarsa, orucu
sahihtir.
1600- Başkasının uydurduğu bir yalanı bilerek
Allah'a, Resul-i Ekrem'e (s.a.a) veya Masum İmamlara (a.s) isnat eden oruçlunun
orucu batıl olur. Ancak, o yalanı uyduran şahsın dilinden aktarmasında herhangi
bir sakınca yoktur.
1601- Oruçlu bir kimseye, "Resulullah
(s.a.a) böyle bir şey buyurmuş mudur?" diye sorduklarında,
"hayır" demesi gereken yerde kasten, "Evet" veya
"evet" demesi gereken yerde kasten, "Hayır" derse, orucu
batıl olur.
1602- Bir kimse, Allah-u Tealâ'nın veya Resul-i
Ekre-m'in (s.a.a) doğru olan bir sözünü naklettikten sonra, "Yalan
söyledim." der veya gece onlara bir yalan isnat edip, oruçlu olduğu
yarınki günde, "Dün gece söylediğim doğrudur." derse, orucu batıl
olur.
5) BOĞAZA YOĞUN TOZ KAÇIRMAK
1603- İster un gibi yenmesi helâl olan bir şeyin
tozu olsun, ister yenmesi haram olan bir şeyin tozu olsun, boğaza yoğun toz
kaçırmak orucu batıl eder.
1604- Rüzgâr vasıtasıyla yoğun bir toz yükselir
de oruçlu kimse farkında olduğu hâlde korunmaz ve boğazına yoğun toz kaçarsa,
orucu batıl olur.
1605- Oruçlu kimse, farz ihtiyat gereği sigara,
tömbeki ve benzeri şeylerin dumanını da boğazına kaçırmamalıdır. Ama yoğun
buharın boğaza kaçması ile oruç bozulmaz. Fakat yoğun buhar, eğer ağızda suya
dönüşür ve oruçlu kimse de onu yutarsa, orucu batıl olur.
1606- Dikkatsizlik sonucu toz, buhar, duman ve
benzeri bir şey ağza kaçırıldığı takdirde, eğer boğaza ulaşmayacağı kesin
olarak bilinirse, oruç sahihtir.
1607- Oruçlu olduğunu unuttuğundan dolayı tozu
yutmaktan çekinmez veya elinde olmaksızın toz-toprak ve benzeri bir şey
boğazına kaçarsa, orucu batıl olmaz; ancak mümkün olduğu takdirde, onu dışarı
çıkarmalıdır.
6) KAFANIN TAMAMINI SUYA DALDIRMAK
1608- Kafasının tamamını bilerek suya sokan
oruçlu kimsenin, vücudunun geri kalan kısmı suyun dışında kalsa bile, farz
ihtiyat gereği o günün orucunu kaza etmesi gere-kir. Fakat vücudunun tümü suya
girmiş olur ama kafasının bir kısmı dışarıda kalırsa, orucu bozulmaz.
1609- Birinci defada kafasının yarısını, ikinci
defada ise diğer yarısını suya daldıran oruçlu kimsenin orucu batıl olmaz.
1610- Bir kimse, kafasının tamamen suya girip
girmediğinden şüphe ederse, orucu sahihtir.
1611- Eğer kafanın tamamı suya daldırılır ve
saçların bir kısmı dışarıda bırakılırsa, oruç bozulur.
1612- Oruçlu kimse, farz ihtiyat gereği kafasını
gülsuyuna daldırmamalıdır; ancak diğer muzaf sulara ve sıvı şeylere daldırmanın
sakıncası yoktur.
1613- Eğer oruçlu kimse, kendi elinde olmaksızın
suya düşer ve başının tamamı suya dalarsa veya oruçlu olduğunu unuttuğu hâlde
başını suya sokarsa, orucu batıl olmaz.
1614- Suya atladığı zaman genelde kafasının suya
gireceğini bilen bir kimse, eğer bunun farkında olarak suya atlar ve kafası da
tamamen suya dalarsa, orucu bozulur.
1615- Oruçlu olduğunu unutan veya zorla kafası
suya sokulan kimse, eğer suyun altında iken oruçlu olduğunu hatırlar veya
zorlayan kimse artık elini çekerse, başını hemen dışarı çıkarmalıdır; aksi
hâlde orucu batıl olur.
1616- Oruçlu olduğunu unutarak gusül niyetiyle
başını suya daldırıp gusül eden kimsenin orucu bozulmadığı gibi, guslü de
sahihtir.
1617- Oruçlu olduğunu bildiği hâlde kasten gusül
etmek için başını tamamen suya sokunca, bakılır: Eğer tuttuğu oruç keffaret
orucu gibi muayyen vakti olmayan farz bir oruç olursa, guslü sahihtir; ama
orucu batıl olur. Fakat orucu [ramazan orucu hariç] muayyen vakti olan farz bir
oruç olursa, eğer kafasını suya daldırdığı anda guslün niyetini etmiş olursa,
orucu bozulduğu gibi farz ihtiyat gereği guslü de batıldır. Fakat suyun altında
veya suyun altından çıkacağı anda gusle niyet etmiş olursa, guslü sahihtir. Ama
eğer tuttuğu oruç ramazan ayının orucu olursa, orucu ve guslü her ikisi de
batıl olur. Ancak suyun altında tövbe etmiş olur ve suyun altından çıktığı anda
gusül niyeti ederse, [orucu bozulsa da] guslü sahihtir.
1618- Kurtarılması farz olsa bile boğulmakta
olan bir kimseyi kurtarmak için başını suya sokan oruçlunun orucu batıl olur.
7) CÜNÜP, HAYIZ VE NIFAS HÂLLERINDE SABAHLAMAK
1619- Cünüp olan kimse, [ramazan ayında] sabah
ezanına kadar kasten gusül etmez veya vazifesi teyemmüm etmek olan kimse kasten
teyemmüm etmezse, orucu batıl olur.
1620- [Ramazan ayı dışında] eğer bir kimse,
ramazan ayı orucu gibi muayyen vakti olan farz bir oruç tutmak ister ve sabah
ezanına kadar da gusül veya teyemmüm et-mezse, [gündüz sabah ezanından sonra
öğleye kadar gusül veya teyemmüm ettiği takdirde] orucu sahihtir.
1621- Cünüp olan kimse, ramazan orucu gibi
muayyen vakti olan farz bir oruç için niyet edecek olursa, vakit daralıncaya
kadar kasten gusül etmese bile, teyemmüm edip oruç tutabilir ve orucu da
sahihtir.
1622- Eğer cünüp olan kimse, ramazan ayında
gusletmeyi unutur ve bir gün sonra hatırlarsa, o günün orucunu kaza eder. Ama
eğer birkaç gün sonra hatırlar ve cünüp olarak kaç gün oruç tuttuğunu bilmezse,
cünüp hâlinde tuttuğunu kesin olarak bildiği günlerin orucunu kaza eder. Meselâ
cünüplü iken üç gün mü, yoksa dört gün mü oruç tuttuğunu bilmezse, cünüp
hâlinde tuttuğunu kesin olarak bildiği üç günün orucunu kaza etmesi gerekir.
1623- Ramazan ayı gecesinde gusül veya
teyemmümden hiçbiri için vakti olmayan kimse kendisini cünüp ederse, orucu
batıl olduğu gibi üzerine kaza ve keffaret de farz olur. Fakat teyemmüm edecek
kadar vakti olan kimse kendisini cünüp ederse, teyemmüm etmekle orucu sahih
olur; ama böyle bir işi yaptığı için günah işlemiştir.
1624- Gusül etmek için vaktin geniş olduğunu
zanneden kimse, kendisini cünüp ettikten sonra vaktin dar olduğunu anlarsa,
eğer teyemmüm [edecek kadar vakti olur ve teyemmüm] ederse, orucu sahih olur.
1625- Ramazan ayı gecesinde cünüp olan kimse,
uyuduğu zaman sabah ezanına kadar uyanamayacağını bilirse uyumamalıdır. Ama
eğer uyur ve sabaha kadar da uyan-mazsa, orucu batıl olduğu gibi üzerine hem
kaza, hem de keffaret gerekir.
1626- Cünüp olan bir kimse, ramazan ayı
gecesinde u-yuduktan sonra uyanır ve tekrar uyuduğunda sabah ezanından önce
gusletmek için uyunacağına ihtimal verirse, tekrar uyuyabilir.
1627- Ramazan ayı gecesinde cünüp olan ve
uyuduğu takdirde sabah ezanından önce uyanacağını bilen veya ihtimal veren bir
kimse, uyandıktan sonra gusletmeyi kararlaştırıp bu kararla uyur ve sabah
ezanına kadar da uyana-mazsa, orucu sahihtir.
1628- Ramazan ayı gecesinde cünüp olan ve
uyuduğu takdirde ezandan önce uyanacağını bilen veya ihtimal veren kimse,
uyandığında gusletmesinin gerektiğini unutur bir hâlde uyur ve sabah ezanına
kadar da uyanmazsa, orucu sahihtir.
1629- Ramazan ayı gecesinde cünüp olan ve
uyuduğunda sabah ezanından önce uyanacağını bilen veya ihtimal veren bir kimse,
uyandıktan sonra gusletmemeyi kararlaştırdığı veya gusledip etmeme konusunda
tereddütlü olduğu hâlde uyur ve [sabah ezanına kadar da] uyanmazsa, orucu batıl
olur.
1630- Ramazan ayı gecesinde cünüplü iken uyuyup
sonra uyanan kimse, ikinci kez uyuduğunda sabah ezanından önce uyanacağını
bilir veya ihtimal verirse, eğer gusletmek kararıyla tekrar uyur ve sabah
ezanına kadar uyan-mazsa, o günün orucunu kaza etmelidir. İkinci kez uykudan
uyanıp, üçüncü kez uyuyan kimsede de hüküm aynen geçerlidir; ancak [her iki
durumda da] kendisine keffaret farz olmaz.
1631- İnsanın ihtilâm olduğu uyku birinci uyku
sayıl-maz; ihtilâm olduktan sonra uyanıp ikinci kez uyursa, işte o, ilk uyku
olarak hesap edilir.
1632- Ramazan günü içinde ihtilâm olan kimsenin
he-men gusletmesi farz değildir.
1633- Ramazan ayında sabah ezanından sonra
uyanıp, ihtilâm olduğunu gören kimse, ezandan önce ihtilâm olduğunu bilse dahi
orucu sahihtir.
1634- Ramazan ayının orucunu kaza etmek isteyen
bir kimse, sabah ezanına kadar kasten olmasa bile cünüplü iken sabahlarsa, [o
günü oruç tutamaz; oruç tuttuğu takdirde] orucu batıl olur.
1635- Ramazan orucunun kazasını tutmak isteyen
bir kimse, sabah ezanından sonra uyanıp ihtilâm olduğunu görünce, bakılır: Eğer
kaza orucunun vakti dar olursa, meselâ, ramazan ayından beş gün kazaya kalan
orucu olur, öte taraftan gelecek ramazan ayına da beş gün kalmış olursa,
ramazandan sonra onun yerine bir gün oruç tutmalıdır. Fakat kaza orucunun vakti
geniş olursa, başka bir günde oruç tutmalıdır. Buna göre, her iki durumda da o
günü oruç tutması gerekmez.
1636- İster muayyen bir vakti olsun, ister
olmasın, ramazan orucu ile ramazan ayından kazaya kalan oruçlar dışında, kasten
bile cünüp olarak sabahlayan kimsenin orucu sahihtir.
1637- Sabah ezanından önce hayız veya nifas kanı
kesilen ama bilerek gusletmeyen veya vazifesi teyemmüm ol-duğu hâlde bilerek
teyemmüm etmeyen kadının tuttuğu oruç batıldır.
1638- Sabah ezanından önce hayız veya nifas
hâlinden çıkan bir kadının gusledecek kadar vakti olmadığında, bakılır: Eğer
ramazan ayının orucunu veya kazasını tutmak isterse, teyemmüm etmesi gerekir,
dolayısıyla orucu da sahih olur. Fakat müstehap bir oruç yahut keffaret ve adak
orucu gibi farz bir oruç tutmak isterse, her ne kadar teyem-müm etmese bile
orucu sahihtir; ama müstehap ihtiyat gereği teyemmüm etmelidir.
1639- Sabah ezanına yakın bir zamanda hayız veya
nifas kanı kesilen kadının gusül ve teyemmümden hiçbirisi için vakti olmaz ya
da sabah ezanından önce kandan kesildiğini ezandan sonra anlarsa, orucu sahihtir.
Ancak tutmak istediği oruç, ramazanın kazası olur ve vakit de geniş olursa,
böyle bir orucun sahih olması sakıncalıdır.
1640- Eğer kadın sabah ezanından sonra hayız
veya nifas kanından temizlenir ya da günün ortasında hayız veya nifas kanı
görürse, akşama yakın bir zamanda olsa bile orucu batıl olur.
1641- Hayız veya nifas guslünü unutup, bir veya
birkaç gün sonra hatırlayan kadının tuttuğu oruçlar sahihtir.
1642- Ramazan ayında sabah ezanından önce hayız
veya nifas kanı kesilen bir kadın, ihmalkârlık sonucu sabah ezanına kadar guslü
terk eder ve vakit daraldıktan sonra da teyemmüm etmezse, orucu batıl olur.
Fakat gusletmemesi ihmalkârlıktan kaynaklanmaz da örneğin, hamamın kadınlar
için belirlenen saatini bekleme zorunda kaldığından kaynaklanırsa, böyle bir
durumda üç defa uyuyup, ezana kadar gusletmese bile teyemmüm etmekle orucu
sahih olur.
1643- İstihaze kanı gören bir kadın, ayrıntıları
417. hükümden itibaren açıklanan hükümlere göre gusüllerini yaparsa, orucu
sahih olur.
1644- Kendi bedeninin herhangi bir yerini ölünün
bedeninin herhangi bir yerine dokunduran kimsenin üzerine "Ölüye dokunma
guslü" farz olsa dahi gusletmeden oruç tutabilir. Hatta oruçlu olduğu
hâlde bile meyyite dokunmakla orucu batıl olmaz.
8) İHTIKAN (=TENKIYE YAPMAK)
1645- Sıvı bir madde ile tenkıye yapmak,
çaresizlik yüzünden ve tedavi için olsa bile orucu batıl eder. Ama tedavi için
fitil kullanmanın sakıncası yoktur. Farz ihtiyat gereği, afyonlu fitiller gibi
keyif verici olan veya o kanaldan gıdalanmak için kullanılan fitillerden de
sakınılmalıdır.
9) KUSMAK
1646- Oruçlu kimsenin bilerek kusması -hastalık
veya benzeri bir sebepten dolayı olsa dahi- orucu batıl eder. Fakat yanılarak
veya elinde olmaksızın kusmanın oruç için herhangi bir sakıncası yoktur.
1647- Ramazan ayı gecesinde belirli bir şeyi
yediği takdirde, gündüz elinde olmaksızın kusacağını bilen kimse, [eğer orucu
tuttuktan sonra kusarsa,] farz ihtiyat gereği o günün orucunu kaza etmelidir.
1648- Kusmasını önleyebilen oruçlu kimse için
zarar ve meşakkat söz konusu olmazsa, kusmasını önlemelidir.
1649- Oruçlu kimsenin boğazına sinek kaçarsa,
bakılır: Eğer yutulmasına "onu yedi" denmeyecek kadar aşağıya
inmişse, dışarı çıkarması gerekmez ve orucu da sahihtir. Fakat bu miktar kadar
aşağıya inmemişse, kusarak orucunun bozulmasına sebep olsa bile onu dışarı
çıkarmalıdır. Aksi takdirde orucu batıl olur ve farz ihtiyat gereği üzerine cem
keffareti [yani bir köle azat etmesi, peş peşe iki ay oruç tutması ve altmış
fakiri doyurması] gerekir.
1650- Bir kimse yanılarak bir şeyi yutar ve
midesine ulaşmadan oruçlu olduğunu hatırlarsa, eğer mideye indirmesine
"onu yedi" denilmeyecek kadar aşağı inmişse, dışarı çıkarması
gerekmez ve orucu sahihtir.
1651- Geğirdiği zaman boğazından bir şey
geleceğini kesin olarak bilen kimse, kasten geğirmemelidir. Fakat bir şeyin
geleceğini kesin olarak bilmezse, geğirmenin sakıncası yoktur.
1652- Geğirti sonucu oruçlu kimsenin
kendiliğinden boğazına veya ağzına bir şey gelirse, onu dışarı atmalıdır. Ancak
elinde olmaksızın mideye inerse, orucu sahihtir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder