594- Çocuk bile olsa, Müslüman bir ölünün
namazını kılmak, farzdır. Ancak çocuğun baba-anası veya onlardan birisi
Müslüman olmalı ve çocuk da altı yaşını tamamlamalıdır.
595- Cenaze namazı; yıkama, hanut koyma ve
kefenleme işi bittikten sonra kılınmalıdır. Bu işlerden önce veya bunların
arasında kılınan cenaze namazı, ister unutkanlık, ister şer'î hükmü bilmemek
yüzünden olsun, yeterli değildir.
596- Cenaze namazı kılmak isteyen kimsenin
abdest, gusül veya teyemmüm almış olması ve yine beden ve elbisesinin temiz
olması gerekmez; elbisesi gasp edilmiş bile olsa, sakıncası yoktur. Ancak diğer
namazlarda gerekli olan her şeye bu namazda da riayet etmek, müstehap ihtiyata
uygundur.
597- Cenaze namazı kılan kimse, kıbleye
yönelmelidir. Yine cenaze sırt üstü, baş tarafı namaz kılanın sağına ve
ayakları ise soluna gelecek şekilde karşısına konulmalıdır.
598- Namaz kılanın yeri, cenazenin bulunduğu
yerden çok aşağı ve çok yukarı olmamalıdır. Ancak biraz alçak veya yüksek
olmasının sakıncası yoktur.
599- Namaz kılan, cenazeden uzak olmamalı; ama
cena-ze namazını cemaatle kılan kimsenin cenazeden uzak olmasının saflar birbirine
bağlı olduğu takdirde, sakıncası yoktur.
600- Namaz kılan, cenazenin karşısında durmalı;
ama eğer namaz cemaatle kılınır ve saf cenazenin iki tarafından geçerse,
cenazenin karşısında olmayanların namazının sakıncası yoktur.
601- Cenazeyle namaz kılan arasında perde, duvar
veya benzeri bir şey bulunmamalıdır. Ama cenazenin tabut ve benzeri bir şeyde
olmasının sakıncası yoktur.
602- Namaz kılınırken cenazenin avret yerinin
örtülü olması gerekir. Eğer onu kefenlemek mümkün değilse, avret yeri tahta,
tuğla veya benzeri bir şeyle de olsa, örtülmelidir.
603- Cenaze namazı ayakta ve kurbet (=Allah'a yaklaşma) kastıyla kılınmalıdır. Niyet
edilirken ölü belirtilmeli, meselâ, "Allah rızası için şu ölünün namazını
kılıyorum" diye niyet edilmelidir.
604- Cenaze namazını ayakta kılabilecek bir
kimse bulunmazsa, oturarak kılınabilir.
605- Ölü, cenaze namazını belirli bir şahsın
kılmasını vasiyet etmişse, farz ihtiyat gereği o şahıs, ölünün velisinden izin
almalı ve farz ihtiyat gereği veli de izin vermelidir.
606- Ölü için birkaç defa cenaze namazı kılmak
mekruhtur. Ama ölen ilim ve takva ehlinden olursa, mekruh olmaz.
607- Bilerek veya unutularak veya bir özür
sebebiyle namazı kılınmayarak gömülen ya da gömüldükten sonra, kılınan namazın
batıl olduğu anlaşılan cenazenin cesedi dağılıncaya kadar cenaze namazı için
açıklanan şartlara uyularak, kabri üzerinden ona namaz kılınması, farzdır.
Cenaze Namazı
608- Cenaze namazı beş tekbir alınarak kılınır.
Namaz kılan kimse, beş tekbiri açıklanacak şekilde alırsa yeterlidir. Niyet
ettikten ve birinci tekbiri aldıktan sonra şöyle
der: ( اَشْهَدُ اََنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ وَ اَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللّهِ )
"Eşhedu enla ilâhe
illellah ve enne Muhemmeden Resûlullah"[15]
İkinci tekbirden sonra ise: (اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ ) "Ellahumme
selli ‘ela Muhemmedin ve âl-i Muhemmed."[16]
Üçüncü tekbirden sonra da:) اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ) "Ellahummeğfir li'l-mû'minîne ve'l-mû'minât."[17]
Dördüncü tekbiri aldıktan sonra, ölen insan erkek ise:
( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِهَذَا الْمَيِّتِ ) "Ellahummeğfir lihaze'l-meyyit."[18]
Ve eğer ölen kimse kadın ise: ( اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِهَذِهِ الْمَيِّتِ ) "Ella-hummeğfir lihazihi'l-meyyit."[19] der
ve sonra beşinci tekbiri alır.
Ancak cenaze namazını şu şekilde kılmak, daha iyidir. Şöyle
ki: Birinci tekbirden sonra şöyle der:
اَشْهَدُ أنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَ اَشْهَدُ اََنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ اَرْسَلَهُ بِالْحَقِّ بَشِيراً وَ نَذِيراً بَيْنَ يَدَىِ السَّاعَةِ
Okunuşu: "Eşhedu enla ilâhe illellahu
vehdehu la şerîke leh, ve eşhedu enne Muhemmeden ‘ebduhu ve Resûluh, erse-lehu
bi'l-hekki beşîren ve nezîren beyne yedeyi's-sâ‘e."[20]
İkinci tekbirden sonra ise:
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ وَ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَارْحَمْ مُحَمَّداً وَ آلَ مُحَمَّدٍ كَاَفْضَل ِمَا صَلَّيْتَ وَ بَارَكْتَ وَ تَرَحَّمْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَ آلِ اِبرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ وَ صَلِّ عَلَى جَمِيعِ اْلاَنْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصِّدِّيقِينَ وَ جَمِيع ِعِبَادِ اللَّهِ الصَّالِحِينَ
Okunuşu: "Ellahumme selli ‘ela
Muhemmedin ve âl-i Mu-hemmed, ve barik ‘ela Muhemmedin ve âl-i Muhemmed,
ver-hem Muhemmeden ve âl-e Muhemmed, keefżeli ma selleyte ve barekte ve
terehhemte ‘ela İbrahîme ve âl-i İbrahîm. İnneke he-mîdun mecîd. Ve
selli ‘ela cemî‘il enbiyâi ve'l-murselîne ve'ş-şuhedâi ve's-siddîkîne ve
cemî‘i ‘ibadillah'is-salihîn."[21]
Üçüncü tekbirden sonra ise:
اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اْلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ تَابِـعْ بَيْنَنَا وَ بَيْنَهُمْ بَالْخَيْرَاتِ اِنَّكَ مُجِيبُ الدَّعَوَاتِ اِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ
Okunuşu: "Ellahummeğfir li'l-mû'minîne
ve'l-mû'minat, ve'l-muslimîne ve'l-muslimat, el-ehyâi minhum ve'l-emvat. Tabi‘'
bey-nena ve beynehum bi'l-heyrat. İnneke mucîb'ud-de‘evat. İnneke ‘ela
kulli şey'in kedîr."[22]
Dördüncü tekbirden sonra, ölen insan erkek ise şöyle der:
اَللَّهُمَّ اِنَّ هَذَا عَبْدُكَ وَابْنُ عَبْدِكَ وَابْنُ اَمَتِكَ نَزَلَ بِكَ وَ اَنْتَ خَيْرُ مَنْزُولٍ بِهِ اَللَّهُمَّ اِنَّا لاَ نَعْلَمُ مِنْهُ اِلاَّ خَيْراً وَ اَنْتَ اَعْلَمُ بِهِ مِنَّا اَللَّهُمَّ اِنْ كَانَ مُحْسِناً فَزِدْ فِى اِحْسَانِهِ وَ اِنْ كَانَ مُسِيئاً فَتَجَاوَزْ عَنْهُ وَاغْفِرْ لَهُ اَللَّهُمَّ اجْعَلْهُ عِنْدَكَ فِى اَعْلَى عِلِّيِّينَ وَاخْلُفْ عَلَى اَهْلِهِ فِى الْغَابِرِينَ وَارْحَمْهُ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu: "Ellahumme inne haza ‘ebduke
vebnu ‘ebdike vebnu emetike, nezele bike ve ente heyru menzûlin bih.
Ellahumme inna la ne‘'lemu minhu illa heyren ve ente e‘'lemu bihi minna.
Ellahumme in kane muhsinen fezid fî ihsanihi ve in kane musîen
fetecavez ‘enhu veğfir leh. Ellahummec'‘elhu ‘indeke fî
e'‘la ‘illiyyîne, vehluf ‘ela ehlihi fi'l-ğabirîne, verhemhu
birehmetike ya erhem'er-rahimîn."[23]
Ölü, kadın ise şöyle der:
اَللَّهُمَّ اِنَّ هذِهِ اَمَتُكَ وابْنَةُ عَبْدِكَ وَابْنَةُ اَمَتِكَ نَزَلَتْ بِكَ وَ اَنْتَ خَيْرُ مَنْزُولٍ بِهِ. اَللَّهُمَّ اِنَّا لاَنَعْلَمُ مِنْهَا اِلاَّ خَيْراً وَ اَنْتَ اَعْلَمُ بِهَا مِنَّا، اَللَّهُمَّ اِنْ كَانَتْ مُحْسِنَةً فَزِدْ فِى اِحْسَانِهَا وَ اِنْ كَانَتْ مُسِيئَةً فَتَجَاوَزْ عَنْهَا وَاغْفِرْ لَهَا، اَللَّهُمَّ اجْعَلْهَا عِنْدَكَ فِى اَعْلَى عِلِّيِّينَ وَاخْلُفْ عَلَى اَهْلِهَا فِى الْغَابِرِينَ وَارْحَمْهَا بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Okunuşu: "Ellahumme inne hazihi
emetuke vebnetu ‘ebdi-ke vebnetu emetike, nezelet bike ve ente heyru
menzûlin bih. Ellahumme inna la ne‘'lemu minha illa heyren ve ente e‘'lemu biha
minna. Ellahumme in kanet muhsineten fezid fî ihsaniha ve in kanet musîeten
fetecavez‘enha veğfir leha. Ellahummec'‘el-ha ‘indeke fî
e‘'la ‘illiyyîne vehluf ‘ela ehliha fi'l-ğabirîne, verhem-ha
birehmetike ya erhem'er-rahimîn."[24]
Dördüncü tekbiri müteakip beşinci tekbir alınır [beşin-ci
tekbirle namaz son bulur].
609- Tekbirler ve dualar namaz hâlinden
çıkmayacak şekilde peş peşe olmalıdır.
610- Cenaze namazını cemaatle kılan kimse,
tekbirleri alıp duaları da kendisi okumalıdır [imamın okumasıyla yetinilmez].
Cenaze Namazıyla İlgili Müstehaplar
611- Cenaze namazında birkaç şey müstehaptır:
1) Cenaze namazı kılan kimsenin abdest veya gusül veyahut
teyemmüm almış olması. Abdest ve gusül almak mümkün olmadığı veya abdest veya
gusül alındığında cenaze namazına yetişilmeyeceğinden korkulduğu takdirde,
teyemmüm edilmesi müstehap ihtiyattır.
2) Cemaat imamının veya yalnız olarak ona namaz kılan
kimsenin, ölü erkek ise, boyunun ortası karşısında ve eğer kadın ise, göğsü
hizasında durması.
3) Yalın ayak namaz kılınması.
4) Her tekbirde ellerin kaldırılması.
5) Ölü ile arasındaki mesafenin, rüzgâr elbisesini hareket
ettirdiği takdirde cenazeye değecek miktarda az olması.
6) Cenaze namazının cemaatle kılınması.
7) Tekbir ve duaları, cemaat imamının yüksek sesle ve ona
uyanların ise sessiz okumaları.
8) Cemaat namazında imama uyacak olanın bir tek kişi bile
olsa, imamın arkasında durması.
9) Namaz kılanın, ölüye ve müminlere çok dua etmesi.
10) Namazdan önce üç defa "es-salât" demesi.
11) Cenaze namazının, halkın cenaze namazı için genellikle
gittiği yerde kılınması.
12) Âdet gören kadının, cenaze namazını cemaatle kılmak
istediği takdirde tek başına bir safta yer alması.
612- Cenaze namazının camilerde kılınması,
mekruhtur; ama Mescid-i Haram'da mekruh değildir.
CENAZELERİN KABİRLERE KONULMASIYLA İLGİLİ HÜKÜMLER
613- Cenazeyi, toprağa kokusu dışarı çıkmayacak
ve yırtıcı hayvanların cesedi çıkaramayacakları şekilde gömmek farzdır. Eğer
yırtıcı hayvanın onu çıkarması korkusu olmaz ve yine o çevrede kokudan rahatsız
olacak bir insan bulunmazsa, sadece "toprağa gömüldü" denilecek
şekilde gömülmesinin yeterli oluşu en güçlü görüştür. Ancak kabrin biraz önce
açıklanan miktarda derin olması, müstehap ihtiyata uygundur. Yırtıcı hayvanın
cesedi çıkarma ihtimali varsa kabrin, tuğla ve benzeri şeyle sağlam yapılması
gerekir.
614- Cenazeyi toprağa gömmek mümkün olmazsa,
göm-mek yerine bir binaya veya tabuta konulabilir.
615- Cenaze kabirde, ön tarafı kıbleye gelecek
şekilde sağ tarafı üzerine yatırılmalıdır.
616- Gemide ölen bir kimse, gemide kalmasının
bir sakıncası olmaz ve bekletilmesi ile de bozulmazsa, karaya çıkarılıncaya
kadar bekletilmeli ve toprağa gömülmelidir. Aksi takdirde, gemide yıkanır,
hanut bırakılır; kefenlenir ve cenaze namazı kılındıktan sonra, ya ayağına ağır
bir şey bağlanarak ya da bir fıçıya bırakılıp ağzı kapatılarak denize
atılmalıdır. Mümkün olduğu takdirde, hayvanlara çabuk yem olmayacağı bir yerde
denize atılmalıdır.
617- Düşmanın, kabri açıp cesedi çıkarmasından
ve kulağını, burnunu veya başka organlarını keseceğinden korkulduğunda, mümkün
olduğu takdirde önceki hükümde açıklandığı üzere, denize atılmalıdır.
618- Cenazenin denize atılma veya gerekiyorsa
mezarının sağlam yapılması gibi masraflar, ölünün geriye bıraktığı malın
aslından alınmalıdır.
619- Kâfir bir kadın ölür ve karnında ölü bir
çocuk bulunursa, çocuğun babası Müslüman olduğu takdirde, çocuğun kıbleye
yönelik olması için kadın sol tarafı üzerine ve arkası kıbleye gelecek şekilde
yatırılmalıdır. Hatta farz ihtiyat gereği, çocuğun bedenine ruh girmemiş olsa
da, bu hükme göre amel edilmelidir.
620- Müslümanın, kâfir mezarlığına ve kâfirin de
Müslüman mezarlığına gömülmesi, caiz değildir.
621- Müslümanın çöp ve pislik dökülen yerler
gibi kendisine saygısızlık sayılacak yerlere gömülmesi, caiz değildir.
622- Cenaze, gasp edilmiş bir yere
gömülmemelidir. Cenaze gömülmesi dışında başka amaçlar için vakfedilmiş yere ve
yine Müslümanlara zarar verecek veya namazlarına engel olacak ise, camilere
cenaze gömülmesi, caiz değildir. Hatta bize göre, camide hiç bir surette ve
cami gibi bu iş dışında başka amaçlar için vakfedilen yerlere cenaze
defnetmenin caiz olmayışı, en güçlü görüştür.
623- Ölüyü başka bir ölünün kabrine gömmek,
kabrin açılmasına sebep olacaksa, caiz değildir.
624- Ölüden ayrılan şeyler kıl, tırnak ve diş
bile olsa, onunla birlikte gömülmelidir. Eğer kabrin açılmasını gerektiriyorsa,
ayrı olarak gömülmesi ihtiyata uygundur. İnsandan diri iken ayrılan tırnak ve
dişin gömülmesi, müs-tehaptır.
625- Kuyuda ölen birisinin çıkarılması mümkün
olmazsa, kuyu kapatılıp ona mezar yapılmalıdır. Kuyu başkasının malı olursa,
herhangi bir yolla sahibinin rızası alınmalıdır.
626- Çocuk ana rahminde ölür ve orada kalması
anne için tehlikeli olursa, en basit yöntemle dışarı çıkarılmalıdır. Hatta
çocuğun parça parça edilmesini gerektirirse, sakıncası yoktur. Ancak bunu, becerebilen
kocası veya bir kadın yapmalıdır; mümkün olmazsa, bu işte tecrübesi olan mahrem
bir erkek, eğer o da olmazsa, işi becerebilen nâmahrem bir erkek yapmalıdır.
Bunların hiç birisi olmazsa, o zaman işin ehli olmayan bir kimse bunu
yapabilir.
627- Anne ölür ancak karnındaki çocuk diri
olursa, çocuğun sağ kalacağına ümit olmasa bile önceki hükümde açıklanan
kimseler vasıtasıyla, çocuk sağ çıkabileceği bir yerden çıkarılmalı ve yeniden
dikilmelidir. Ama, çocuğun sağlam çıkarılmasında sağ ve sol taraftan
çıkarılmasının herhangi bir etkisi olmazsa, farz ihtiyat gereği, sol taraftan
çıkarılmalıdır.
Cenazelerin Gömülmesiyle İlgili Müstehaplar
628- Allah'ın rızasına uygun düşeceği ümit
edilerek şu işlerin yapılması iyidir:
1) Kabrin, normal bir adam boyu kadar derin kazılması.
2) Cenazenin, en yakın mezarlığa gömülmesi; ancak uzakta
bulunan mezarlık iyi insanların gömülmüş olması veya halkın kabir ehline Fatiha
okumak amacıyla oraya daha fazla gitmeleri gibi olumlu yönü olursa o başka.
3) Cenazenin kabre bir kaç arşın kala yere koyulması, üç
defada yavaş yavaş kabre yaklaştırılması, her defasında yere bırakılıp
kaldırılması ve dördüncü defada kabre konulması.
4) Ölü erkek ise, üçüncü defada baş tarafı mezarın aşağı
tarafına gelecek şekilde yere koyulması ve dördüncü defada baş tarafından
mezara koyulması; eğer ölü, kadın ise üçüncü defada mezarın kıble tarafına
koyulması ve yanlamasına mezara indirilmesi ve kabre indirilirken kabrin
üzerine bir perde çekilmesi.
5) Cenazenin, tabuttan yavaşça alınıp mezara koyulması.
6) Definden önce ve defin sırasında emredilen duaların
okunması.
7) Cenaze mezara konulduktan sonra kefenin bağlarının
çözülmesi.
8) Ölünün yüzünün toprağa bırakılması.
9) Ölünün başının altına topraktan bir yastık yapılması.
10) Arkası üzerine dönmemesi için ölünün arkasına pişmemiş
toprak veya kesek koyulması.
11) Mezarı toprakla doldurulmadan önce sağ elle cenazenin
sağ omzuna vurulması ve sol elle de sol omzundan sıkıca tutulması ve ağzın
ölünün kulağına yaklaştırılarak şiddetle hareket ettirilmesi ve üç defa şöyle
denilmesi:
( اِسْمَعْ اِفْهَمْ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ ) "İsme‘', ifhem ya fulanebne
fulan."[25] Fulan
yerine ölünün ve babasının ismi söylenilmelidir. Şöyle ki, eğer ölünün ismi
Muhammed ve babasının ismi de Ali ise, üç defa şöyle denilmelidir: (اِسْمَعْ اِفْهَمْ يَا مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ) "İsme‘', ifhem ya
Muhammed'ebne Ali."
Daha sonra da şöyle denilmelidir:
هَلْ اَنْتَ عَلَى الْعَهْدِ الَّذِى فَارَقْتَنَا عَلَيهِ مِنْ شَهَادَةِ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَ اَنَّ مُحَمَّداً صَلَّى اللَّهُ عَلَيهِ وَ آلِهِ عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ وَ سَيِّدُ النَّبِيِّينَ وَ خَاتَمُ الْمُرْسَلِينَ وَ اَنَّ عَلِيّاً اَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ وَ سَيِّدُ الْوَصِيِّينَ وَ اِمَامٌ افْتَرَضَ اللَّهُ طَاعَتَهُ عَلَى الْعَالَمِينَ وَ اَنَّ الْحَسَنَ وَالْحُسَيْنَ وَ عَلِىَّ بْنَ الْحُسَيْنِ وَ مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ وَ جَعْفَرَ بْنَ مُحَمَّدٍ وَ مُوسَى بْنَ جَعْفَرٍ وَ عَلِىَّ بْن مُوسَى وَ مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ وَ عَلِىَّ بْنَ مُحَمَّدٍ وَالْحَسَنَ بْنَ عَلِىٍّ وَالْقَائِمَ الْحُجَّةَ الْمَهْدِىَّ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ اَئِمَّةُ الْمُؤْمِنِينَ وَ حُجَجُ اللَّهِ عَلَى الْخَلْقِ اَجْمَعِينَ وَ اَئِمَّتُكَ اَئِمَّةُ هُدىً اَبْرَارٌ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ
Okunuşu: "Hel ente ‘elel ‘ehdillezî
farektena ‘eleyhi min şehadeti en la ilâhe illellahu vehdehu la şerîke
lehu ve enne Muhemmeden sellallahu ‘eleyhi ve alihi ‘ebduhu ve
resûluhu ve seyyid'un-nebiyyîne ve hatem'ul-murselîn. Ve enne ‘Eliyyen Emîr'- ul-Mû'minîne ve seyyid'ul-vesiyyîne
ve imamun iftereżellahu ţa‘etehu ‘elel-‘âlemîn. Ve enne'l-Hesene
ve'l-Huseyne ve ‘Eliy-yebnel Huseyni ve Muhemmedebne ‘Eliyyin ve
Ce‘'ferebne Mu-hemmedin ve Musebne Ce‘'ferin ve ‘Eliyyebne Musa ve
Mu-hemmedebne ‘Eliyyin
ve ‘Eliyyebne Muhemmedin ve'l-Hesenebne ‘Eliyyin
ve'l-Kâim'el-Huccet'el-Mehdiyye selevatullahi ‘eleyhim eimmet'ul-mû'minîne
ve hucecullahi ‘ele'l-helki ‘ecme‘îne ve eimmetuke eimmetu huden
ebrarun ya fulanebne fulan"[26]
Cümlelerin sonunda yer alan "fulanebne
fulan" yerine ölen insanın ve babasının ismi söylenir. Daha sonra
şunlar eklenir:
اِذَا اَتَاكَ الْمَلكَانِ الْمُقَرَّبَانِ رَسُولَيْنَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ تَبَارَكَ وَ تَعَالَى وَ سَئَلاَكَ عَنْ رَبِّكَ وَ عَنْ نَبِيِّكَ وَ عَنْ دِينِكَ وَ عَنْ كِتَابِكَ وَ عَنْ قِبْلَتِكَ وَ عَنْ اَئِمَّتِكَ فَلاَ تَخَفْ وَ لاَ تَحْزَنْ وَ قُلْ فِى جَوَابِهِمَا اللَّهُ رَبِّى وَ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ نَبِيِّى وَاْلاِسْلاَمُ دِينِى وَالْقُرْآنُ كِتَابِى وَالْكَعْبَةُ قِبْلَتِى وَ اَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ عَلِىُّ بْنُ اَبِى طَالِبٍ اِمَامِى وَالْحَسَنُ بْنُ عَلىٍّ الْمُجْتَبَى اِمَامِى وَالْحُسَيْنُ بْنُ عَلِىٍّ الْشَّهِيدُ بِكَرْبَلاَ اِمَامِى وَ عَلِىٌّ زَيْنُ الْعَابِدِينَ اِمَامِى وَ مُحَمَّدٌ الْبَاقِرُ اِمَامِى وَ جَعْفَرٌ الصَّادِقُ اِمَامِى، وَ مُوسَى الكَاظِمُ اِمَامِى، وَ عَلىٌّ الرِّضَا اِمَامِى، وَ مُحَمَّدٌ الْجَوَادُ اِمَامِى، وَ عَلىٌّ الْهَادِى اِمَامِى وَالْحَسَنُ الْعَسْكَرِىُّ اِمَامِى وَالْحُجَّةُ الْمُنْتَظَرُ اِمَامِى هؤُلاَءِ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ اَجْمَعِينَ اَئِمَّتِى وَ سَادَتِى وَ قَادَتِى وَ شُفَعَائِى، بِهِمْ اَتَوَلَّى وَ مِنْ اَعْدَائِهِمْ اَتَبَرَّءُ فِى الدُّنْيَا وَاْلاَخِرَةِ. ثُمَّ اعْلَمْ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ
Okunuşu: "İza
etake'l-melekan'il-mukerrebani resûleyni min ‘indillahi tebareke ve te‘ala
ve seelake ‘en rebbike ve ‘en nebiy-yike ve ‘en dînike
ve ‘en kitabike ve ‘en kibletike ve ‘en eimme-tike fela tehef
vela tehzen ve kul fî cevabihima: Ellahu rebbî ve Muhemmedun sellellahu‘eleyhi
ve alihi nebiyyî ve'l-İslâmu dînî ve'l-Kur'ânu kitabî ve'l-Ke‘'betu kibletî ve
Emîr'ul-Mû'minîne ‘Eliyyubnu Ebîtalibin imamî
ve'l-Hesenubnu ‘Eliyyin'il-Mucteba imamî ve'l-Huseynubnu ‘Eliyyin,
eş-şehîdu bi-Kerbelâ imamî ve ‘Eliyyun Zeynu'l-‘Abidîne imamî ve
Muhemmedun el-Bakiru ima-mî ve Ce‘'ferun es-Sadiku imamî ve Musa el-Kazimu
imamî ve ‘Eliyyun er-Riża imamî ve Muhemmedun el-Cevadu imamî
ve ‘Eliyyun el-Hadî imamî ve'l-Hesen'ul-‘Eskeriyyu imamî
ve'l-Huccet'ul-Muntezeru imamî. Hâulâi
selevatullahi ‘eleyhim ‘ec-me‘îne eimmetî ve sadetî ve kâdetî ve
şufe‘âî. Bihim etevella ve min e‘'dâihim eteberreu fi'd-dunya
ve'l-ahireti, summe‘'lem ya fulanebne fulan."[27]
Yine cümlelerin sonundaki "fulanebne
fulan" yerine ölen insanın ve babasının ismi söylenir ve şöyle
devam edilir:
اَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَ تَعَالَى نِعْمَ الرَّبُّ وَ اَنَّ مُحَمَّداً صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ نِعْمَ الرَّسُولُ وَ اَنَّ عَلِىَّ بْنَ اَبِى طَالِبٍ وَ اَوْلاَدَهُ الْمَعْصُومِينَ اْلاََئِمَّةَ اْلاِِثْنَىْ عَشَرَ نِعْمَ اْلاََئِمَّةُ وَ اَنَّ مَا جَاءَ بِهِ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ حَقٌّ وَ اَنَّ الْمَوْتَ حَقٌّ وَ سُؤَالَ مُنْكَرٍ وَ نَكِيرٍ فِى القَبْرِ حَقٌّ وَالْبَعْثَ حَقٌّ وَالنُّشُورَ حَقٌّ وَالصِّرَاطَ حَقٌّ وَالْمِيزَانَ حَقٌّ وَ تَطَايُرَ الْكُتُبِ حَقٌّ وَ اَنَّ الْجَنَّةَ حَقٌّ وَالنَّارَ حَقٌّ وَ اَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لاَ رَيْبَ فِيهَا وَ اَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِى الْقُبُورِ
Okunuşu: "Ennellahe tebareke ve te‘ala
ni‘'me'r-rebbu ve enne Muhemmeden sellellahu ‘eleyhi ve alihi
ni‘'me'r-resûlu ve enne ‘Eliyyebne
Ebîţalibin ve evladehu'l-me‘'sûmîne el-eimmet'el- isna ‘eşere ni‘'me'l-eimmetu ve enne ma câe
bihi Muhemmedun sellellahu ‘eleyhi ve alihi hekkun ve enne'l-mevte hekkun
ve suale munkerin ve nekîrin fi'l-kebri hekkun ve'l-be‘'se hekkun
ve'n-nuşûre hekkun ve's-siraţe hekkun ve'l-mîzane hekkun ve teţa-yur'el-kutubi
hekkun ve enne'l-cennete hekkun ve'n-nare hekkun ve enne's-sa‘ete atiyetun la
reybe fîha ve ennellahe yeb'‘esu men fi'l-kubûr."[28][28]
Daha sonra, "Efehimte ya fulan" der ve fulan
kelimesi ye-rine ölen insanın ismini söyler. Daha sonra da şu duayı ekler:
ثَبَّتَكَ اللَّهُ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ وَ هَدَاكَ اللَّهُ اِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ عَرَّفَ اللَّهُ بَيْنَكَ وَ بَيْنَ اَوْلِيَائِكَ فِى مُسْتَقَرٍّ مِنْ رَحْمَتِهِ
Okunuşu: "Sebbetekellahu bi'l-kevli's-sabiti
ve hedakellahu ila siraţin mustekîm. ‘Errefellahu beyneke ve beyne
evliyâike fî mustekerrin min rehmetih."[29]
Son olarak şu duayı da okur:
اَللَّهُمَّ جَافِ اْلاَرْضَ عَنْ جَنْبَيْهِ وَاصْعَدْ بِرُوحِهِ اِلَيْكَ وَ لَقِّهِ مِنْكَ بُرهَاناً اَللَّهُمَّ عَفوَكَ عَفْوَك
Okunuşu: "Ellahumme cafi'l-erże ‘en
cenbeyhi ves'‘ed birû-hihi ileyke ve lekkihi
minke burhana. Ellahumme ‘efveke ‘efvek."[30]
629- Allah'ın
rızasını kazanma ümidiyle cenazeyi kab-re koyan kimsenin taharetli (=abdest veya gusül almış ol-ması), başı açık,
yalın ayak olması ve cenazenin ayakları tarafından kabirden çıkması ve ölünün
akrabaları dışında orada bulunanların, ellerinin arkasıyla kabre toprak
dökmeleri ve "İnna lillahi ve inna ileyhi raci‘ûn" [31] demeleri
iyidir. Ölü kadın olursa, mahrem olanların ve eğer mahremi olmazsa
akrabalarının onu kabre koymaları gerekir.
630- Allah'ın rızasını kazanma ümidiyle kabrin
kare veya dikdörtgen şeklinde yapılması ve topraktan dört parmak kadar
yükseltilmesi, yanlışlık olmaması için üzerine bir işaret konulması, kabir
üzerine su serpilmesi, su serpildikten sonra orada bulunanların ellerini kabir
üzerine koyarak parmaklarını açıp toprağa batırmaları ve yedi defa Kadir suresini
okumaları ve ölü için Allah'tan bağış dilemeleri ve şu duayı okumaları iyidir:
اَللَّهُمَّ جَافِ اْلاَرْضَ عَنْ جَنْبَيْهِ وَاصْعَدْ اِلَيْكَ روُحَهُ وَ لَقِّهِ مِنْكَ رِضْوَاناً وَ اَسْكِنْ قَبْرَهُ مِنْ رَحْمَتِكَ مَا تُغْنِيهِ بِهِ عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ
Okunuşu: "Ellahumme cafil erże ‘en
cenbeyhi, ves'‘ed iley-ke rûhehu ve lekkihi minke riżvana. Ve eskin kebrehu min
reh-metike ma tuğnîhi bihi ‘en rehmeti men sivak."[32]
631- Cenazeyi
takip edenler gittikten sonra, ölünün velisinin veya velisi tarafından izinli
birisinin, emredilen duaları ölüye telkin etmesi, müstehaptır.
632- Definden sonra, ölü sahiplerine başsağlığı
dileğinde bulunmak, müstehaptır. Ama üzerinden bir müddet geçer ve başsağlığı
dilemek musibetin yenilenmesine ve hatırlatılmasına sebep olacaksa, terk
edilmesi daha iyidir. Yine üç güne kadar ölünün ev halkına yemek ikram edilmesi
müstehap, onların yanında ve evlerinde yemek yenilmesi, mekruhtur.
633- İnsanın, kendi yakınlarının özellikle
çocuğunun ölümünde sabretmesi, ölüyü hatırlarken "İnna lillahi ve
inna ileyhi raciûn"[33] demesi,
ölü için Kur'ân okuması, ana ve ba-basının kabri başında Allah'tan istekte
bulunması ve çabuk bozulmayacak şekilde kabri sağlam yapması müstehaptır.
634- Birisinin ölümünden dolayı, insanın kendi
saçını başını yolması, yüzünü ve vücudunu
yaralaması, caiz değildir.
635- Baba ve erkek kardeşin ölümü dışında yaka
parçalamak, caiz değildir.
636- Erkek, karısının veya evladının ölümünde
yakasını veya elbisesini parçalarsa veya kadın, ölünün mateminde kan gelecek şekilde
yüzünü yırtar veya saçlarını yolarsa, ya bir köle azat etmeli, ya on fakiri
doyurmalı veya onlara giysi giydirmelidir. Bunları yapamazsa, üç gün oruç
tutmalıdır. Kan gelmemiş olsa da farz ihtiyat gereği, bu hükümler
uygulanmalıdır.
637- Farz ihtiyat gereği, ölünün yasında yüksek
sesle ağlanılmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder